ulgenzekiok.fw
,

Seçimler ve ‘Ulusal Egemenlik’

9 Eylül Gazetesi, 24.04.2023

https://www.dokuzeylul.com/secimler-ve-ulusal-egemenlik

Dün ‘Ulusal Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ idi; üç hafta sonra da ulusal egemenliğimizin kime ait olduğunu ve çocuklarımızın geleceğini belirleyecek çok önemli iki seçim yapacağız. O nedenle bu yazıyı dikkatle okuyup, paylaşmanızı diliyorum.

Geçmişte kralların iktidarlarını Tanrı’dan aldığına inanılmış ve onlara ‘ilahi’ bir güç atfedilmişken, Jean-Jacques Rousseau’nun ‘iktidarın meşruluk kaynağının gökyüzünde değil, yeryüzünde ve toplumda aranması gerektiği’ düşüncesi 1789 Fransız İhtilali’ni tetiklemiş, ‘ulusal egemenlik’ kavramı Fransız hukukuna girmiş, ardından birçok ülkeye yayılmıştır.

Türkiye’de Erzurum Kongresi’nde benimsenen ‘milli iradeyi egemen kılmak’ ilkesi 23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi‘nin temel dayanağı olmuş, bir gün sonra Mustafa Kemal bunu “Ulusumuz hiç kimsenin iznine gerek görmeden ve izin vermeyenlere karşı isyan ederek ulusal egemenliğini almıştır” sözleri ile dile getirmiştir. 1921 Anayasası’ndaki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında korunmuştur.

Atatürk 1923’te “Bu kadar acı tecrübeyi geçiren milletin, bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır”demiştir ama bir ‘Emperyal Plan’ doğrultusunda 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, Türkçe ezan zorunluluğunu kaldırarak dinin siyasete alet edilmesinin temellerini atmış; Köy Enstitülerini kapatarak köy halkının aydınlanmasını önlemiştir. ‘Our boys did it (bizim çocuklar yaptı)’ denmiş olan 1980 İhtilali ile milletin egemenliğine son verilmiş ve laiklik bir yara daha almıştır. Aynı ‘Emperyal Plan’ doğrultusunda kurulan AKP ve FETÖ işbirliği sonucu ‘Tek Adam Rejimi’ kurulmakla kalmamış, ordu çökertilmiş, laiklik büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, ekonomi, hukuk ve eğitim sistemleri dibe vurmuştur.

Atatürk şu sözleri boşuna söylememiştir: “Devleti, ülkeyi kendisine miras kalmış bir malikâne kabul eden bir hükümdar, kendini her türlü sınırlamanın dışında tutar. Böyle bir yönetimde, milletin benliği, özgürlüğü söz konusu bile olamaz. Bu nedenle yetkileri sınırlandırılmış bile olsa, hükümdarlık şekli demokrasiye, ulusal egemenlik ilkesine uygun değildir.” “Amerika’daki gibi başkanlık olsun, siz de başkan olunuz” teklifini yapan milletvekillerini boşuna terslememiştir, “Padişahlıktan yeni kurtulduk, başınıza yeni padişahlar mı arıyorsunuz?” diye…

Bu seçim, uçurumdan önce son çıkış; söz konusu vatan ve gerisi teferruat. Önümüzdeki üç haftada Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanması için herkes üzerine düşen görevi yapmalı, herhangi bir tereddüt yaşayanlar ikna edilmeli. Farklı nedenlerle tepkili olanlar, bunu milletvekili seçimlerinde gösterebilirler. Örneğin, benim gibi Atatürkçüler oy verecekleri bölgede, bilgi ve birikimleri ile ‘Emperyal Plan’ı bozacak Atatürkçü adayları Meclis’e taşıyabilirler; İzmir 1. Bölge’den İYİ Parti adayı Prof. Dr. Ümit Özlale, 2. Bölgeden TİP adayı İrfan Değirmenci gibi…

Erdoğan bütün stratejisini seçimin ikinci tura kalması için kurmuş durumda ve tek umudu Muharrem İnce. Ama gençler gerçek yüzü ortaya çıkan İnce’den desteğini çekiyor ve Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilme şansı giderek artıyor. Oğan’ı destekleyen seçmenler de son anda Kılıçdaroğlu’na yönelebilirler.

Bugünün muhalefeti her yönden tam bir enkaz devralacak ve bu enkazı kaldırıp sağlam bir bina inşa etmek için yetkin kişilerin göreve gelip, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, işbirliği içinde, yoğun olarak çalışmaları, projeler üretmeleri gerekiyor. İlk öncelik depremin yaralarını sarmak olacak.

Mavişehir Rotary Kulübü depremde kol ve/veya bacaklarını kaybeden çocuk ve gençlere protez sağlamak amacıyla harika bir proje başlattı ve destek çığ gibi büyüyor, Başkan Dr. Filiz Akyol’a ve tüm emeği geçenlere kocaman bir alkış.

Bir de önerim var: 14-19 Mayıs arasının bundan böyle “Kurtuluş Haftası” olarak kutlanması.

Prof. Dr.Ülgen Zeki OK

Son Yazıları

Diğer Yazıları