Önce AKP’ye bakalım! Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi, daha doğrusu yukarı tekmelenmesi’ (Argo İngilizcesinde kick upstairs’; yani birini daha yüksek ama daha az etkin bir pozisyona getirmek’) sonucu oluşan boşluğun Davutoğlu tarafından doldurulması çok doğal. Erdoğan’ın para konusunda gösterdiği sıfırlama’ yeteneğini, komşularımızla ilişkilerimiz konusunda kanıtlamıştı, ne de olsa!
Gül ve Erdoğan arasındaki maçın ilk raundunu Erdoğan kazanmış görünse de, bunda, bugün için mağdur’ olmayı seçen Gül’ün enerjisini, Erdoğan’ın yorulacağı sonraki rauntlara saklamasının önemli rol oynadığını düşünüyorum. Özellikle 2015 genel seçimleri öncesinde üçüncü dönemleri biten milletvekilleri Erdoğan’ın gardını düşürebilir.
Erdoğan’ın elindeki gücü kaptırmamak için Anayasa’yı, özellikle 101. maddeyi paspas yapmış olması ileride başını ağrıtabilir. Kürsüye Parti Genel Başkanı ve Başbakan’ olarak çağırılan Erdoğan’ın, geleceğin Başbakanı olarak adını açıkladığı Davutoğlu’nu kürsüye davet etmeyi unutması ilginçti.
Davutoğlu’nun konuşmasını ise çok zayıf ve halktan kopuk buldum. Davutoğlu liderliğinde AKP’nin önemli bir oy kaybına uğrayacağı; Erdoğan’ın planladığı kadar müdahaleci olamayacağı kanısındayım. Ayrıca Davutoğlu ile Erdoğan’ın bir süre sonra sorunlar yaşayabileceğini düşünüyorum; Davutoğlu ile Gül arasında gelişebilecek yakınlaşmanın bu sorunları tetiklemesi ve Erdoğan’ın bir süre sonra yaptığı seçimden pişman olması da sürpriz olmamalı.
Gelelim CHP’ye!
Kılıçdaroğlu’nun daha fazla eleştiriye muhatap olmamak için hızlı bir kurultaya gitme kararı almasının ardından, Muharrem İnce adaylığını açıkladı ve önemli bir soru sordu: “Siz vicdanınızda, yüreğinizde 2015 seçimlerinde CHP’nin AKP’yi yeneceğini, Sayın Genel Başkan’ın Başbakan olacağını düşünüyor musunuz?”
Sizi bilmem ama ben düşünemiyorum ne yazık ki!
İnce’yi hep Erdoğan’ın antidotu (panzehiri)’ olarak görmüştüm. Bazı eksik yanları olabilir, ancak hitabet yeteneği, halkın nabzını tutma, heyecan yaratma ve AKP’li seçmen dahil, halktan oy alma potansiyeli’ konusunda bence tartışmasız CHP’nin bir numaralı ismi!
“Seçilme şansı var mı?” diye sorarsanız, “Hiç yok” ve bunu kendisi de biliyor. Buna rağmen aday oldu, çünkü asıl beklentisi 2015 genel seçimlerindeki olası yenilginin ardından parti başkanı olmak!
Nedense BDP tarafından cumhurbaşkanı adayı gösterilen CHP İzmir milletvekili Rıza Türmen’in “Hem ulusalcı, hem solcu olunmaz” sözleri çok tartışıldı. Önceden de Federasyon konusunun tartışılmasını isteyen’ Türmen gibilerin yıldızının giderek parladığı CHP’de, üniter devletten yana’ olan Tarhan, Güler, Serter, Yımaz, Batum gibiler ise Tu Kaka’ ilan ediliyor. Hiçbir şansı olmadığı belli olan İhsanoğlu’nun adaylığı ile vurulan kuşlardan en büyüklerinin Erdoğan’ın başbakanlığından’ ve ulusalcı denen (bence vatansever) milletvekillerinden’ kurtulmak olduğunu önceden yazmıştım.
CHP Kurultayı’nda Kılıçdaroğlu, kendi atadıklarının oylarıyla açık ara kazanır; ancak sonrası meçhul! Dağdan gelenlerin, bağdakileri kovması’ süreci devam ederse, dışlanan milletvekillerinin nüvesini oluşturacağı yeni bir parti bile gündeme gelebilir. Ve bir hekim uyarısı’: “Okları fazla kurcalamayın; ok yarası’ tehlikelidir.”
Son olarak da “Ne olacak bu basının hali?” diyelim.
İhsanoğlu’nun aday gösterilmesini eleştiren Hulki Cevizoğlu’nun Halk TV’den istifasının ardından, Yılmaz Özdil’in AKP’yi eleştiren yazısı Hürriyet’te, Bedri Baykam’ın Yeni CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu eleştiren yazısı ise Cumhuriyet’te basılmadı. Ardından Doğan Medya Grubu’na yeni vergi cezası gündeme geldi. Atatürk’ün görüşlerinin Cumhuriyet’te bile sakıncalı’ bulunmasının ardından daha neler göreceğiz bakalım?
Haftanın Sözü: “Basının para ile satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli etkisi veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi! İşte bunların kamuoyunu kandırma ve yanıltmasından tamamıyla korkulur.”  Mustafa Kemal Atatürk, 1930