Haber Ekspres 28.07.2013
Büyük Orta Doğu Projesi batağa saplanan, Ilımlı İslam Projesi çöken ABD, yeni arayışlara girdi ve Atatürk’ü keşfetti, yeniden. Türkiye – ABD ikili ilişkilerinde Atatürk’e hep atıf yapılırdı, ancak son zamanlarda ABD’li yetkililer tarafından adı daha sık anılmaya başladı. Son beş aya bir bakalım!
En önemli Atatürk hayranlarından olan ve ABD’nin dış politikasına yön veren Bakan John Kerry, Mart ayında Anıtkabir Özel Defteri’ne şöyle yazmış: “Eğitim ve bağımsızlığın öncüsü bir asker, bir devlet adamı, Mustafa Kemal Atatürk’e en derin saygılarımla. Türk halkına ve bu büyük lidere Amerikan halkının temsilcisi olarak saygılarımı sunmaktan onur ve gurur duyuyorum.”
Kerry’nin, iki ay sonra, bu kez ABD’de Atatürk’e yaptığı atıf çok anlamlıydı, çünkü yanındaki Erdoğan Osmanlı padişahlarına göndermeler yapıyordu! Kerry, Atatürk’ün ABD’ye yazdığı ve 26 Şubat 1923 tarihli Amerikan Senatosu oturumunda okunan mektubun son cümlesini seçmişti: “Özgürlük ve bağımsızlık uğrunda savaşan ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve adaleti sağlamak için samimi bir surette mücadele eden Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz.”
Bu mektubun başlangıç bölümü ise şöyle: “Büyük Amerikan Ulusuna – Siz zulüm ve zorbalığı kendi vatanınızdan uzaklaştırdınız. Siz, uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi özgürlük ve bağımsızlığınızı kazanarak halk egemenliğine dayanan demokratik bir devlet ve güçlü bir uygarlık kurdunuz. Yer kürenin diğer tarafında diğer bir ulus var ki, o da aynı özgürlük, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor. Bu ülkünün arılık ve yüceliğine karşı düşüncelerinizi yanıltmak istiyorlar. Bu propagandayı yapanlar, ya bir takım cahil tutucular veya yeni kazandığımız özgürlüğü kaldırmak ve bizi ondan mahrum etmek isteyen gizli ve açık düşmanlarımıza alet oluyorlar. Yalanlara ve iftiralara inanmayınız.”
Şu soruyu sormanın tam zamanı: “Bugün de yalan ve iftiralarla ABD’yi yanıltmaya çalışan bir takım cahil tutucular veya özgürlüğümüze göz diken gizli ve açık düşmanlarımız’ var mı?”
Kerry’nin konuşmalarının bir rastlantı olmadığının kanıtı, ABD Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin ABD’nin 237. Bağımsızlık Günü nedeniyle Haziran sonu ve Temmuz başında Adana, İzmir ve Ankara’da verilen resepsiyonlarda yaptığı konuşmaların tümünde Atatürk’ten yaptığı alıntı! Gezi eylemcilerine destek, hükümetin bu eylemlere karşı verdiği tepkilere eleştiri özelliği de taşıyan bu sözleri, gençlerin anlayabilmesi için günümüz Türkçesine çevirdim: Â “Düşünce akımları cebir, şiddet ve kuvvetle reddedilmez. Tersine pekiştirilir. Buna karşı en etkili çare, düşünce akımına karşı düşünceyi oluşturmak, düşünceye düşünce ile karşılık vermektir.”
Gezi olayları sadece iktidardaki demokratların değil, muhalefetteki cumhuriyetçilerin gözünde de Erdoğan’ın ve AKP’nin değer kaybetmesine yol açtı. Önceki seçimlerde Obama’nın rakibi olan senatör John McCain, Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada “Erdoğan çoğu Türk insanının gözünde bir Başbakan’dan çok bir diktatöre dönüşüyor” sözlerini sarf etti. Yayımladıkları ilan nedeniyle The Times’a dava açacağını söyleyen Erdoğan, umarım McCain’e de aynı işlemi uygulamaz.
ABD’nin sadece Orta Doğu’da değil, Orta Asya’da da yeni bir plana gereksinimi var; özellikle Çin karşısında değişen dengeleri yeniden lehine çevirmek istiyorsa! Bu planda Türkiye kilit’ durumunda; anahtar’ ise Atatürk’. Üstelik bu anahtarın maliyeti de son derece düşük; çünkü Atatürkçülüğün temelinde, ABD’nin de benimsediği “akıl, bilim, özgürlük, adalet, demokrasi, laiklik” gibi evrensel değerler var!
Haftanın Sözü: “İnsan bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya ülkelerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa, bütün dünya uluslarının mutluluğu için elinden geldiği kadar çalışmalıdır.”  Mustafa Kemal Atatürk