Eski başbakanlarımızdan, “Sayın, olasılık, olanak” gibi birçok sözcüğün Türkçe’mizde yerleşmesini sağlayan dürüst devlet adamı Sayın Bülent Ecevit’in cenaze töreninde ortaya çıkan tabloları net olanlardan başlayarak sıralamaya çalışalım.Â
Son seçimlerde oylarıyla desteklemediği Ecevit’i kalpleriyle desteklediğini gösteren Türk halkı, her yerden pis kokuların yayıldığı bir dönemde “dürüstlüğe” özlemini dile getirdi.
Kendisini çeşitli nedenlerle eleştirenler için bile 83 yaşına rağmen son 8 kilometrelik yolculuğunda da eşini yalnız bırakmayan Sayın Rahşan Ecevit’i takdir etmemek olası değildi.
“Halkçı” unvanı ile anılan devlet adamı uğurlanırken halkı ile arasına polisten örülmüş bir duvar vardı.
Provokasyonları önleme bahanesiyle basına sansür uygulanması eski bir gazeteci olan Ecevit’in kemiklerini sızlatan diğer bir etmendi.
Cenaze namazının ardından protokol dağılırken Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer yanına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ı alıyor, arkalarındaki kişi gözlüğünü düzeltirken nasıl davranması gerektiğini düşünüyordu.
Düşüncelerine çok saygı duyduğum Sayın Oktay Ekşi’nin 12.10.2006 tarihli Hürriyet gazetesindeki yazısında yer alan “…kimsenin kusuru yahut kastı olmadan hayata veda etmiş birinin cenaze töreninde siyasi sloganlar atmak yahut onu bunu alkışlamak tek kelimeyle ayıptır” şeklindeki görüşlerine katılamamıştım.
Çünkü, Ecevit’in ölümü doğal nedenlerle değildi; irticanın sıktığı bir kurşun çok değerli bir hakimimizin doğrudan ölümüne yol açtıktan sonra dönüp dolaşmış Ecevit’in beyninde dolaylı hasara yol açmıştı. Çünkü Ecevit Danıştay saldırısında yaşamını yitiren Sayın Mustafa Yücel Özbilgin’in Kocatepe Camisi’ndeki cenaze törenine giderken yaşamını tehlikeye attığının farkındaydı; ancak bu tehlike Türkiye’nin karşı karşıya olduğu irtica tehlikesinin yanında önemsizdi. Ölüme ilk meydan okuyuşu değildi bu Karaoğlan’ın.
* * *
Sayın Ekşi kendi yazısını bir gün sonra “Türkiye laiktir, laik kalacak!’ diye haykıran on binler var ya… Onlar haklıymış. Çünkü siz ona müstahak imişsiniz” diyerek tekzip etti.
Asıl ayıp olan toplumun büyük bir bölümünün haklı duyarlılığının futbol maçı hafifliğine indirgenmesi ve dalga geçilmesiydi. Bu yakıştırma bana yıllar önce yapılan “Mum söndü oynuyorlar” sözlerini ve bu sözlerin ardından sönen bazı mumları anımsattı. O gün mum, bugün ampul…