Haber Ekspres 23.12.2011
http://haberekspres.com.tr/ataturkun-mirasi-kuruma-son-atamalar–makale,955.html
Atatürk’ün mirasının bir bölümünü bıraktığı Türk Dil ve Türk Tarih Kurumları yıllardır orasından burasından parçalar koparılması, yeni parçalar eklenmesi ve bir araya getirilmesiyle bambaşka tek bir “Kurum” haline geldi. Adı artık “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu”! “Atatürk” adı ile başlayan ve Atatürk’le özdeşleşmiş bu kurumun yönetim kuruluna Cumhurbaşkanı Gül tarafından yapılan atamaların bazıları, şaşkınlık ve tepki ile karşılandı.
Oysa olay sürpriz değil! Geçtiğimiz 10 Kasım’daki yazımda Kurum’un görev ve teşkilatının kanun hükmünde bir kararname ile yeniden düzenlendiğini yazmış, Anayasa’ya açık biçimde “aykırı” olan bu değişiklikle, Kurum’un kaldırılan ilkelerinden bazılarını sıralamıştım:
“Milli Mücadele ruhu ve bilinci içerisinde; Atatürkçü düşünceye, Atatürk ilke ve inkılaplarına, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar var olma şuuruna, kişilerin ve milletin refahına, toplumun mutluluğu inancına, milli kültürün çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarma azim ve kararlılığına bağlı kalmak ve sahip olmak”
“Milli dayanışmada Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarını birleştirici bir güç olarak tutmak ve bu değerlere karşı girişilecek her türlü yabancı, bölücü akımların bilimsel yoldan çürütülmesi”
“Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak” (Kurum’a bağlı Atatürk Araştırma Merkezi’nin)
Kurum’a yeni atanan Mümtaz’er Türköne ise aynı gün (10 Kasım) Zaman Gazetesi’nde şunları yazıyordu:
“Atatürkçülüğün bir tür; cehaleti, kifayetsizliği, ilme ve fikre uzaklığı ve bağnazlığı gizlemek için icat edilmiş bir maske olduğunu uzun yıllar boyu tecrübe ederek öğrendim.”
“Yeni anayasada ideoloji olmasın talebi, ‘Anayasada Atatürkçülük yer almasın’ anlamına geliyor.”
“Nagehan Alçı’nın yeniden açtığı ‘Atatürk diktatör müydü?’ tartışması ile Hilal Kaplan’ın ‘Türkiye’nin ölmeyen babası’ kitabını, bu eleştirel akla bir katkı olarak değerlendirmek lâzım.”
Atanan üyelerden Prof. Dr. Necati Polat ve Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne’nin ortak özelliklerinden biri de 2006 yılında İzmir’de bir toplantıda söylediği “Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. İleride bizlere,neden her yerde bu adamın heykelleri ve fotoğrafları var diye soracaklar“ sözleri nedeniyle Atatürk’e hakaretten yargılanarak, bir yıl üç ay hapse mahkum olan; iki yıl içinde suçun tekrarlanmaması durumunda kararın iptaline hükmedilen Prof. Dr. Atilla Yayla’ya imzalarıyla destek olmaları!
Mont Pelerin Topluluğu üyesi Prof. Yayla’nın Zaman Gazetesi’ndeki yazılarından iki bölüm:
“Türkiye’de cumhuriyet fikrine ve cumhuriyet rejimine karşı çıkan kişi ve gruplar, bildiğim kadarıyla pek yoktur. Keşke olsaydı, olabilseydi, olmasına müsaade edilseydi; mesela, cumhuriyet rejimi yerine anayasal monarşiyi savunanlar bulunsaydı ve onlarla cumhuriyet fikrini savunanlar tartışsaydı.” (24.06.2006)
“Kemalizm’in medenileştirici bir süreç olarak görülemeyeceğine işaret ettim. Medeniyet bir şeyi yapmaksa (yani do etmek) Kemalizm’in, onu yapmamak/çözmek (yani undo etmek) anlamına geldiğini dile getirdim.” (21.11.2006)
Ve Emin Çölaşan’la yaptığı telefon görüşmesinde Yayla diyor ki: “İki adet ifade özgürlüğü projesi için AB’den (400 artı 50) 450 bin Euro aldık. Ne var bunda!” (Hürriyet, 22.11.2006)
Atananlardan Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç‘in “Risale-i Nur’da İlim Kavramı” başlıklı makalesi (http://www.bediuzzamansaidnursi.org/icerik/ris%C3%A2le-i-nurda-ilim-kavrami) ve Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde Said Nursi maddesini yazmış olması; Zaman Gazetesi yazarı Prof. Dr. İskender Pala‘nın ise Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla ordudan atılmış olması dikkat çekici.
Yorumu size bırakıyorum!