Haber Ekspres 04.12.2011
http://haberekspres.com.tr/milli-irade-akdag-arinc-ve-balbay–makale,905.html
On günlük olayları özetleyelim!
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) görüşme talebini reddeden Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM’de “Milli iradeyi temsil ediyoruz. Bu meslek örgütündeki değerli arkadaşlarım 100, 200 bin kişiyi temsil ediyor. Ben 74 milyon kişiyi temsil ediyorum. Kusura bakmayın, milli iradeyi kimsenin, herhangi bir meslek örgütünün ayağının altına paspas gibi seremem.” dedi.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, bu sözlere “Milli irade AKP midir, TBMM midir? Milli iradeyi, %10 barajlarıyla oluşturduğunuz TBMM’ye bile götüremeyip çıkarttığınız kanun hükmünde kararname ile uluslararası ölçekte sermaye gruplarının, tekellerin ayağının altına paspas gibi sermiş olan siz mi temsil ediyorsunuz?” karşılığını verdi.
Başbakan Erdoğan “laparoskopik yöntemle, başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı” geçirdi.
TTB Merkez Konseyi “Söz konusu cerrahi işlemi gerçekleştiren sayın meslektaşımızın! !26 Ağustos 2011 tarihindeki KHK çerçevesinde yapılan kısıtlayıcı işlemler nedeni ile uzun yıllar çalıştığı üniversiteden ayrılmak durumunda kalan bir meslektaşımız olması sağlık ortamının içine kasıtlı olarak sokulduğu karmaşık durumun ilginç bir örneği olmuştur. Yürürlükteki hukuksal mevzuat ile diğer bireyler için yasaklanmış ve Sağlık Bakanı’nın “milli iradeyi temsil ederek” hassasiyet gösterdiği bu uygulama Sayın Başbakan için yürürlükten kaldırılmış gözükmektedir” şeklinde açıklama yaptı.
Mehmet Tezkan’sa Milliyet’teki “Sağlık Bakanı, lütfen istifa eder misiniz?” başlıklı yazısında “kendi koyduğu (dayattığı) kuralı, kendi çiğneyen”, “Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kararı Adalet Bakanlığı’nı ilgilendiren kanun hükmündeki kararnamenin içine iki satır koyarak” kanunlaştıran bakanı istifaya davet etti.
Bu eleştirilerden sonra Bakan Akdağ’a sorulabilecek tek soru şu: “Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı, Mustafa Balbay’ı, Engin Alan’ı seçen milli irade’ için neden bir şeyler yapmıyorsunuz?”
Bir yıl, bir gün önce Hürriyet Ege’deki “Kul hakkı ve ilahi adalet” başlıklı yazıda “Bir bebeğin babası ile birlikte büyüme hakkını, bir babanın bebeğini yanında büyütme hakkını veya babasının cenaze namazına katılamayan bir insanın hakkını elinden kimler almışsa ilahi adalet bir gün onu bulabilir. Bu kişi bir hukukçu da olabilir, bir siyasetçi de… !En azından çıkıp, Sayın Bülent Arınç gibi Bence bu feryada (Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın) kulak vermek lazım’ diyebilmeliyiz.” demişim.
Geçen bir yıl içinde “milli irade” Sayın Balbay’ı milletvekili yaparak kulak verdi Sayın Arınç’ın sözlerine! Ancak milletvekili Balbay hala uzak sevdiklerinden. Tek kişilik hücresinde hala gün sayıyor; 1001, 1002, 1003 diye!
Sayın Arınç bir ay kadar önce “Sebahat Tuncel isimli bir bayan parlamentere tanınan imkanın bugün milletvekili seçilmiş Balbay, Haberal ve Alan’a uygulanmamasını benim vicdanım kabul etmiyor, doğru bulmuyorum” şeklinde yeni bir açıklama yaptı.
Birçok insanın aksine ben Sayın Arınç’ın bu konuda samimi olduğuna inanıyor ve somut bir öneri yapmak istiyorum. Çıkaracağınız ilk kanun hükmündeki kararnamenin bir köşesine, yıllardır tutuklu bulunan milletvekillerinin “tutuksuz yargılanmalarını sağlayacak” bir cümle ekleme girişiminde bulunursanız, veya CHP’nin önerisini desteklerseniz herkes samimiyetinize inanır. Eminim sizi ilk destekleyen de “milli irade” konusunda çok duyarlı olan Sağlık Bakanı Akdağ olur.
Aksi takdirde halkımız AKP’nin “öğretim üyesi muayenehanelerine” ve “futbol kulüplerine” “milli irade”den daha fazla önem verdiğini düşünecektir.
Ve ben önümüzdeki yıl bu konuda bir yazı daha yazmak istemiyorum.
Haftanın Sözü: Geciken adalet, adaletsizliktir. W. S. Landor