Sekiz yaşında bir çocuk ikinci sınıfa başladığında neredeyse hiç ödev yapmadan, istediği zaman yatıp, istediği zaman kalktığı, bol bol dondurma yediği üç aylık yaz tatilini özlemle anar ve yeni yaz tatiline ne kadar kaldığını hesaplamaya başlarken, bir taraftan da “Yaşam keşke sadece yaz tatillerinden oluşsaydı…” diye düş kurar.Â
Doksan yaşındaki bir insan içinse yaz ve kış arasında belirgin bir fark yoktur. Yazları torunlarını, belki de torunlarının çocuklarını, daha çok görebileceği veya romatizma ağrılarının biraz olsun azalacağı için daha mutlu olabilir; ama geriye baktığında kişisel gelişimini sağlayan eğitimlerin ve yoğun çalışma dönemlerinin daha çok kış aylarında olduğunu fark edecektir.
Kimi insan vardır, sürekli geçmişte, anılarıyla yaşar; kimi insan ise büyük olasılıkla hiçbir zaman gerçekleşmeyecek gelecekteki beklentileriyle. İngilizce’deki “present” sözcüğünün iki anlamından biri “yaşadığımız an”, diğeri ise “hediye”dir. “Yaşanan an”ın aynı zamanda bir “hediye” olduğunu, “yarın”ın “bundan sonraki yaşamının ilk günü” olduğunu kavramalı insan ve hiçbir şeyi ertelemeden günün tadını çıkarmalı.
Zaman akıp giderken neleri kaçırdığının, neleri doyasıya yaşayamadığının, neleri sürekli ertelediğinin, yoğun iş temposu nedeniyle ailesini, sağlığını ve arkadaşlarını ihmal ettiğinin farkına varmalı. Sahip olmak isteyip de olamadıklarına üzülmek yerine, sahip oldukları için sevinmeli; bardağın boş değil, dolu tarafını görmeye çalışmalı; hata yapmaktan korkmak yerine, önceden yaptığı hatalardan aldığı derslere sevinmeli; varolmanın, sahip olmaktan; vermenin almaktan daha değerli olduğunu anlamalı.
* * *
Yapmak isteyip de yapamadıkları için mazeret bulmak yerine; yapabilmenin yollarını aramalı.
Yaşama yıllar katmak değil, yıllara yaşam katmak olmalı amaç.
Nazım Hikmet’in dediği gibi “Yetmişinde bile zeytin dikmeli insan”, artık iyi çalışmayan organlarına üzülmek yerine, hala etkin olan fonksiyonları için sevinmeli.
* * *
Peki zaman neden yaşlandıkça daha hızlı akar?
Beş yaşındaki bir çocuğun geçirmiş olduğu son bir yıl ömrünün beşte biri iken, aynı süre doksan yaşındaki bir insanın yaşamının sadece doksanda biridir. İşte bu nedenle, son bir yılın geçiş hızı yaşla doğru orantılı ve göreceli olarak artmış görünür.
Dünyayı etkileyen beş Yahudi’den Musa, “Kanun her şeydir”; İsa, “Sevgi her şeydir”; Marx, “Para her şeydir”; Freud ise “Seks her şeydir” demiş.
En doğrusunu ise Einstein söylemiş:
“Her şey görecelidir…”
Einstein, zamanın göreceliğini açıklarken de; bir erkeğin yanan bir sobanın üzerinde otururken geçirdiği bir dakikanın, güzel bir kızın yanında otururken geçirdiği bir saatten daha uzun sürdüğünü belirtmiş!