Size bu soruyu sormama yol açan kitabın adı “Geometri”. Üzerinde yazarın adı belirtilmemiş. Atatürk’ün geometri konusunda bir kitap yazdığını ve “üçgen, dörtgen” gibi bazı sözcükleri bizzat kendi türettiğini duymuştum. Olayın bu kadar basit olmadığını, ancak kitap elime geçince anlayabildim.Â
Kitabın önsözünde Türk Dil Kurumu Başuzmanı Agop Dilaçar anlatıyor: “1936 sonbaharında bir gün Atatürk beni, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman’ın yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haşet Kitabevi’ne gönderip uygun gördüğümüz Fransızca geometri kitaplarından bir tane aldırttı. Bunlar Atatürk’le birlikte gözden geçirildikten sonra, yazılacak Geometri kitabının genel tasarısı çizildi. Bir süre sonra ben ayrıldım ve kış aylarında Atatürk bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.”
* * *
Atatürk’ün, 10 Ocak-9 Mart 1937 tarihleri arasında yazdığı bu eser, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1937 yılında Devlet Basımevi’nde bastırılmıştır. Kitapta yer alan ve Atatürk tarafından türetilmiş sözcükler:
“Boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe…”
* * *
Bu terimlerden bazılarının eski dildeki karşılıklarını görünce, yapılan devrimin önemi ve Atatürk’ün ” Milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa, bu hata bizde değildir. Türkün seviyesini anlamayarak kafasını bir takım zincirlerle saranlardadır” sözlerinin anlamı daha iyi anlaşılıyor.
“İç ters açılar”ın eski karşılığı “zâviyetân-ı mütekabiletân-ı dahiletân”, “eşkenar üçgen”inki ise “müselles-i mütesâviyül adlâ”.
Atatürk’ün kitapta önerdiği sözcükler arasında bugün kullanılmayan yalnızca “direget”; çünkü aynı amaçla önerdiği “boyut” sözcüğünü tercih etmişiz.
Agop Dilaçar önsözünde Atatürk’le ilgili sözlerini şöyle noktalıyor.
“…içten, özden, yüreği açık bir Ata idi, kılıcı ile ulusunu kurtaran, kalemi ile de onu yükselten.”
* * *
Gelelim yazının başlığındaki sorunun yanıtına… Atatürk; “Bir cismin ‘Uzay’ içinde doldurduğu açıklığa o cismin ‘hacim’i” denir; tanımını, mükemmel bir örnekle tamamlıyor.
“Bir rafta yan yana dizilmiş olan birkaç tane kitabın ortasından birini çektiğimiz zaman o kitaplar arasında kalan açıklığa, çektiğimiz kitabın ‘hacim’i denir.”