Bir ay kadar önce ticari bir firmadan gelen reklam zarfının içinden dört tane ayçiçeği tohumu ve bu tohumların nasıl ekilmesi gerektiğine ilişkin bilgiler çıktı. Yardımcımdan eski plastik saksılarımdan birine bu tohumların tarif edildiği şekilde ekilmesini rica ettim. Amacım kızımın suladığı bitkilerin hızla büyüdüğünü izlemesi, hatta belki de ürün verdiğini gözlemesi, dolayısıyla da doğaya olan ilgi ve sevgisinin artmasıydı.
Saksımızı, cam arkasından da olsa, güneş görecek şekilde bir masanın üzerine koyduk ve kızımla birlikte sulamaya başladık.
Birkaç gün sonra toprağın üzerinde ilk filiz belirdi; ardından ikinci ve üçüncü filizler… Dördüncü filiz belirdiğinde diğer üç filiz yaklaşık 15 – 20 santim uzunluğa erişmişlerdi. Her şey yolunda giderken birden evin çeşitli yerlerinde küçük karıncalar fark ettim ve onları izleyince yuvalarının bizim ayçiçeği fidanlarının saksı toprağında olduğunu anladım.
Çaresiz, saksıyı pencerenin dışındaki çiçek topraklarının üzerine yerleştirdik.
* * *
O gece şiddetli bir rüzgar olmamasına karşın sabah kalktığımda dört fidandan üçü kırılmış, yerle bir olmuştu. Ayakta kalan tek fidan; son çıkan ve henüz fazla uzamamış olandı. Daha sonra saksısından çıkararak toprağa gömdüğüm tek fidan gelişmesini sürdürüyor.
Bu basit olay birçok ayrıntıyı düşünmeme yol açtı.
En önemlisi, acaba biz de çocuklarımıza aşırı kol kanat geriyor olabilir miyiz?
Onları doğdukları andan itibaren neredeyse camdan bir fanus gibi steril bir ortama almakla, her türlü gereksinimini fazlasıyla karşılamakla, dış ortamın zarar ve tehlikelerinden tamamen soyutlamakla acaba iyilik değil de kötülük mü yapıyoruz?
Kendi başlarına ayakta durmalarına izin vermemekle, güçlü ve dirençli olmalarını engelliyor olabilir miyiz? En küçük bir tehlikeye karşı çocuklarımızı aşırı derecede savunuyor olmamız, onları daha büyük tehlikelere karşı tamamen savunmasız bırakıyor, daha kırılgan hale getiriyor olabilir mi?
Çocukluklarını televizyon öncesi dönemde geçirmiş olanlar bu söylediklerimi daha iyi anlayacaklardır.
* * *
Olaydan çıkarılabilecek diğer dersler de şunlar:
Ne kadar hızlı yükselirsen, o kadar hızlı inersin. Hızlı yükselenler ve hep orada kalacaklarını zannederek çevresindekilere tepeden bakanlar, bakmışsınız ilk rüzgarda bir daha doğrulmamak üzere devrilivermişler.