Sanırım 7-8 yaşlarındaydım. Evimize misafir gelen 55-60 yaşlarındaki zayıf, uzun boylu, beyaz saçlı adamın söylediklerinden pek bir şey anlayamıyordum; ama bakışları öyle sevecendi ki, onu hemen sevmiştim. Nasıl sevmem ki?Â
Hediye olarak getirdiği, üzerinde “Ion” yazan kocaman çikolata kalıpları ye ye bitmiyordu. Bir şeyler anlatırken sevecen bakışların hüzünle kaplandığını anımsıyorum; birkaç damla gözyaşının ardından gözleri yine parlamış ve ağzından Rum şivesiyle “Kurtuluş, Kurtuluş” sözcükleri dökülmüştü.
Mübadele sırasında Bergama’dan Midilli Adası’na göçen Aristo Kantarcis’in (Kantarcı) anlattıklarını, Rumca’yı Giritli olan annesinden öğrenmiş olan annem tercüme etmişti. Aristo, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman zulmünden çok çektiklerini, çok sayıda insanın açlıktan öldüğünü, halkın Türkiye’den yiyecek getirecek “Kurtuluş” gemisini gözlediğini anlatmıştı. Küçük çaplı araştırmalarıma rağmen Aristo’nun bahsettiği Kurtuluş gemisi ile ilgili bir bulguya rastlayamamıştım. Ta ki geçen hafta NTV’de “Ve İnsan” programında gemiye ait bir belgesel hazırlandığını ve batan geminin enkazının bulunduğunu öğrenene kadar.
* * *
Kurtuluş gemisi Ekim 1941-Ocak 1942 tarihleri arasında Yunanistan’a beş sefer yapmış, 8 bin ton kadar yiyecek yardımı götürmüştü. Altıncı seferinde talihsiz bir kaza sonucu batmış, Yunanistan’a yardımlar başka gemilerle sürmüştü. Türkiye-Yunanistan dostluğunun simgesi olmuş Kurtuluş gemisi sonraları ne yazık ki unutulmuştu.
Türk ulusunun büyüklüğü işte burada yatıyor. Topraklarını işgal etmiş bir ulusa karşı verdiği savaşın üzerinden 20 yıl bile geçmemişken ve kendi insanının karnı açken, kendinden daha aç olan insanlarla lokmasını paylaşabilmiş ve bu amaçla, kısa süre önce verdiği savaşın adını taşıyan “Kurtuluş” gemisini kullanmıştı. Ulusumuzu asılsız soykırım iddiaları ile hedef alan ülkelerin tarihlerinde böyle asil sayfalar var mıdır acaba?
* * *
Belgeselin yayımlanmasını sabırsızlıkla bekliyorum ve Kurtuluş gemisini konu alan Türk-Yunan ortak yapımı bir sinema filminin iki ülke arasındaki buzları eritmek için mükemmel bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Türk ve Yunan insanları huyu suyu birbirine çok benzeyen kardeşlere benziyor; sık kavga etmelerinin nedeni, belki de birbirlerine fazla benzemeleri… Bülent Ecevit’in 1947’de Londra’da yazdığı şu dizelerin doğruluğunu ise defalarca yaşadım.
“O, Boğaz’dan bahseder; sen rakıyı hatırlarsın.
Yunanlıyla kardeş olduğunu sıla derdine düşünce anlarsın…”