Televizyonun siyah beyaz olduğu yıllardı. Müzik eserlerinin televizyonda yer alabilmeleri için öncelikle bir seçici kurul tarafından yeterli ve sakıncasız bulunması gerekiyordu. Kurulun en sakıncalı bulduğu müzik türü arabeskti. Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur’un plak ve kasetleri çok satsa da televizyona çıkamazlardı. Bazı bayramlarda özel af çıkar, halk çok sevdiği bu sanatçıları birkaç parçalığına da olsa izleyebilirdi.
Genç kızlar cep fotoromanlarını, erkeklerse Teksas, Tom Miks’i ders kitaplarının arasında gizli gizli okurlardı. Zararlı olduğuna inanılırdı bu kitapların. Saçma bulurdum bu yasak ve kısıtlamaları ve o zamanlarda düşünmeye başlamıştım basamak teorisini.
* * *
Basit bir teoriydi bu. Nasıl ki bir çocuk yürümeden önce emekliyorsa, insan de yükseğe ulaşabilmek için merdivenin basamaklarını tırmanmalıydı. İlk basamaklar alçaktaydı. Ama üstteki basamaklara ve sonuçta hedefe varabilmek için alttaki basamaklara basmak kaçınılmazdı. Üst basamaklara doğru sırçayım desen, paldır küldür düşme riski vardı aşağılara. Daha basit, fakat güvenliydi alt basamaklar; üst basamaklara ulaşmak ise çaba ve risk almayı gerektiriyordu.
Bazıları ise asansör kullanıyorlardı basamak yerine. Bir sırığa tutunarak yükselen bir fasulye gibi hızla yükseğe ulaşabiliyordu. Ancak, fasulye sırığa ne kadar muhtaçsa, o kadar gereksinim duyuyorlardı asansöre. Ve elektrik kesildiğinde örneğin, ulaşamıyorlardı orta basamaklara bile…
* * *
Basamakları ağır ama emin adımlarla çıkmaksa yükseklere ulaşan ulu bir çınarı andırıyordu. En uçtaki ince dallar bile güvende hissediyordu kendisini, fırtınalara bile bana mısın demeyen güçlü gövdesi ve kökleri sayesinde.
Yasakların yerini özendirme almalıydı; basit ninniler dinlenmeliydi klasik müzikten zevk alabilmek için. Özgürce çöpten adamlar çizilmeliydi, Picasso’yu anlayabilmek için. Ve masallarla uyunmalıydı, felsefe üzerine kafa yorabilmek için. Yok denecek kadar azdı, ilkokul öncesinde tenise başlamamış bir kız çocuğunun Wimbledon’da şampiyon olma olasılığı. İlk basamaklar ne kadar erken çıkılırsa, yükselme şansı o kadar artıyordu.
* * *
Bir de unutulmamalıydı, her çıkışın bir inişi olduğu. Ve gülümsemeliydi insan basamakları çıkarken karşılaştıklarına, inerken de karşılaşılacaktı onlarla.