http://haberekspres.com.tr/siyasal-islamcilarda-demokrasi-anlayisi-makale,389.html
Muhalefetteyken kendilerine demokratik hakların tanınmadığından yakınan ve daha fazla demokrasi isteyen Siyasal İslamcılar “iktidar” olduklarında nasıl bakarlar demokrasiye?
Yıllar önce dinleme fırsatı bulduğum; çağdaş İslam yorumlarına, Atatürk sevgisine ve Orta-Doğu konusundaki bilgisine hayran kaldığım ilahiyatçı Dr. Abdullah Manaz’ın iki ciltlik (Dünyada – Türkiye’de) Siyasal İslamcılık (IQ Kültür Sanat Yayıncılık) kitabında aradım bu sorunun yanıtını!
Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütünden Hasan El Hudeybi, Komünist ve Hıristiyan Kıptilere parti kurma izni verilecek mi sorusuna “Komünistlere, dinden uzaklaşan bir parti kurdukları için hoşgörüyle bakılamaz. Kilise de Hıristiyan Kıptiler için parti görevini üstleniyor, onların partiye ihtiyaçları yoktur” yanıtını vermiş.
İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bağheri “demokratik” seçimlere girebilecek adayların “eski rejime bağlı olmamaları ve İran’ın İslami rejimine bağlı olmaları” gerektiğini söylemiş.
En çok da Prof. Dr. Hayreddin Karaman’ın yorumunu tuttum: “İslam’ın hakim olduğu bir sistemde İslam dışı yaşantının toplum içerisinde varlığına müsaade edemezsiniz.“
İslam dininin “siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen değil, bir inanç ve ahlak sistemi” olduğunu savunan Manaz, Siyasal İslamcıları “İslam dininin siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen olduğu ana fikrine inanan ve içinde yaşadığı toplumu ve devleti buna göre değiştirmeye çalışanlar” olarak tanımlıyor.
Türkiye’deki Müslümanların çoğunun Kuran’ı anlamak için okumak bir yana, bir ilmihal kitabı bile okumadığını, çevreden ve din adamlarından duyduklarına inandıklarını belirten Manaz, yapılan eleştirileri “Allah’a ve dine hakaretle eşdeğer” gören bu insanların davranış ve alışkanlıklarını değiştirmenin güç olduğunu bildiriyor.
Son yıllarda siyasal İslamcılığa halk desteğinin artmasını, normal dindar insanla İslamcıların aynı çerçeveye sokulmasına bağlayan Manaz’a katılıyorum. Türk halkının çoğunluğunu “aptal” olarak nitelemenin, altı okundan biri “halkçılık” olan ve halkı “çalışkan ve zeki” olarak niteleyen Atatürk’ün düşünce sistemiyle nasıl bağdaştırıldığını da anlayamıyorum.
Atatürk’ün İslam dinini asıl hedefine yöneltecek yapısal ve dinsel reformları gerçekleştirdiğini, bu reformlardan cesaret alan Tunus, Mısır, İran, Pakistan gibi ülkelerin kısmen başarı sağlasa da bunu sürdüremediklerini söyleyen Manaz, internet sitesinde (http://turkce.manaz.net/) Mısır ve Tunus’taki olayların, Wikileaks belgelerinin ve füze kalkanının perde arkasını anlatmış. Yazarın Konularına ve Geliş Sırasına Göre Geliş Sebepleriyle Birlikte Kronolojik Türkçe Kuran (IQ Yayınları) adlı kitabını da öneririm.
“Gerçek din bilginleri” ile “hoca kıyafetli cahiller”i birbirine karıştırmamak gerektiğini söyleyen Atatürk’ü daha iyi anlıyorum şimdi.