1950’de TCDD’de açılan işletme kurslarını yöneten uzmanların başkanı Amerikalı Taliafero dünyadaki her ulusun iyi ve kötü taraflarının bulunduğunu; örneğin Amerikalıların hoşgörülü iyilik ve yardımsever olduklarını, ancak her şeyi para ile ölçtüklerini, İ
ngilizlerin çok değerli devlet adamı yetiştirdiklerini, fakat biraz fazla kendilerini beğendiklerini, Fransızların edebiyat ve sanatta ileri olduklarını ama sözlerine pek güvenilemeyeceğini söyledikten sonra Türkleri anlatır:
“Türklere nasıl ölüneceğini kimse öğretemez. Onu çok iyi bilirler, yalnız bu dünya yaşamak içindir ve insanların iyi yaşayabilme sanatını da bilmeleri gerekir. İki yıllık işletme kurslarında tanıdığıma göre siz; bonkör, merhametli, kendi yiyecek ekmeğini bile bir başkasına seve seve verebilen, yolda otomobilinin benzini biten ve aynı zamanda parasız kalan yabancılara, hiçbir çıkar beklemeden benzin deposunu dolduran insanlarsınız. Kore Savaşı ne kadar cesur olduğunuzu da dünyaya kanıtlamıştır. Yalnız benim acizane görüşüme göre sizin genellikle bir kusurunuz var. Maalesef bunun sebebini kesin olarak araştırmaya imkan bulamadım. Siz kollektif yaşamayı sevmeyen, kıskanç insanlarsınız, bu da takım halinde çalışmanıza engel olmaktadır. Bence bu, sizin gibi iyi insanların ilerlemesini geciktiren en büyük faktördür.”
* * *
Uzun yıllar Japonya’da yaşamış bir Türk işadamı ve Türkiye’de bulunmuş bir Japon diplomat da aynı tanıyı koymuş:
“1 Türk 5 Japon’a, 5 Japon ise 50 Türk’e bedeldir. Bir masa etrafında görüşme yapan Japon heyetinde iş bölümü vardır. Biri soru sorar, diğeri verilen yanıtları yazar, bir başkası uzmanlığıyla ilgili bir soru gelirse konuşur. Uzmanlığı yetersiz kalırsa herkes susar, dışarıdan bir bileni çağırır. Türk heyetinde ise herkes her şeyi bildiği için ya hep bir ağızdan konuşur, ya da hep bir ağızdan susar.”
* * *
Ya şu fıkraya ne demeli?
Meleğin biri cehennemi merak eder ve ziyarete gelir. İnsanlarla dolu çok sayıda çukur ve her bir çukurun başında dışarıya çıkmaya çalışan insanları içeriye iten zebaniler vardır. Görevliden her çukurun farklı ülkelere ait olduğunu öğrenen melek, çukurlardan sadece birinin başında zebani bulunmadığını şaşırarak fark eder ve bunun nedenini sorar.
Yanıt basittir. “O çukur Türklere ait. Orada biri yükselip dışarı çıkmaya çalıştığında, mutlaka birileri ayağından tutup, aşağıya çeker…” Yorum yok.