Türk insanının sistem kurmakta güçlük çektiğini ve bugün yaşadığımız sorunların birçoğunun altında sistemsizliğin yattığını düşünürdüm. Atilla İlhan’ın televizyondaki enfes programlardan birinde yaptığı, “Türk insanının sentez yapma yeteneğinin zayıflığı” konusundaki saptaması sonrasında “sistem kurmadaki güçlüğün altında yatan nedeni” de anlamış oldum.
Türkiye’de geçmişte olduğu gibi günümüzde de çeşitli gruplar arasındaki farklılıklar gündeme getirilerek çatışma yaratılması ve böylece ülkenin zayıf düşürülmesi amaçlanıyor. Bu çatışmaların en tehlikelisi laik – dindar çatışması…
Benim de içinde bulunduğum laik kesimin en önemli simgesi Mustafa Kemal Atatürk iken, dindar kesimin en saygı duyduğu şahsiyetlerden biri Mevlana’dır.
Acaba Atatürk’ün Mevlana ile ilgili düşünceleri nasıldı? Bu konuda en kapsamlı bilgilere http:// www.emav.org/ataturk.html adresindeki internet sitesinde ulaştım.
Burada Atatürk’ün laik zihniyete sahip olmasına karşın, İslamiyetin kaynağındaki saf şekline bağlı “dindar” bir kişi olarak Mevlana’ya hayranlık duyduğu; ancak dini, çıkarlarına ve politikaya alet eden belirli çevrelerin Atatürk’ü dine karşıymış gibi göstermeye çalıştıkları dile getiriliyor. Sitede ayrıca Atatürk’ün Konya’ya yaptığı dokuz ziyaretinin tümünde.Mevlana’nın türbesini ziyaret ettiği, tekke ve zaviyelerin kapatılması sırasında buranın müze haline dönüştürülmesini emrettiği bildiriliyor.
* * *
Türkiye’nin bugün en çok gereksinim duyduğu sentez toplumun en az yüzde 90’ını kucaklayacak Atatürk – Mevlana sentezidir. Gerçek dine Atatürk gibi saygı duyan laik kesim, laikliğe Mevlana gibi hoşgörülü yaklaşan dindar kesimle bir araya geldiğinde Türkiye’nin aşamayacağı hiçbir engel yoktur kanısındayım. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yüksek Öğrenim Vakfı tarafından restore edilmekte olan Manisa Mevlevihanesi’nin kapısının bir yanında Mevlana’nın laiklik anlayışını yansıtan “Gene gel, gene. Ne olursan ol, ister kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta. İster yüz kere tövbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş ol tövbeni. Umutsuzluk kapısı değil bu kapı; nasılsan öyle gel” dizeleri, diğer yanında ise Atatürk’ün İslam dinine ve Mevlana’ya bakışını gösteren “Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatördür. Müslümanlık aslında geniş manasıyla müsamahalı ve modern bir dindir. İlahi bir musikinin ahengi içinde dönerek Allah’a yaklaşma fikri, Türk dehasının, ileri görüş ve düşüncesinin tabii bir ifadesidir” sözleri yer alacaktır.