Kuzey Osetya’daki katliam, terör ve şiddetin hangi boyutlara ulaşabileceğini göstermesi açısından da dikkat çekici. Bir insan nasıl oluyor da masum savunmasız çocukları gözlerini kırpmadan ölüme gönderebiliyor? Bir insan nasıl oluyor da böylesine gözü dönmüş bir canavara dönüşebiliyor?
Erich Fromm “Sevginin ve Şiddetin Kaynağı” kitabında (Payel Yayınevi) kötülüğün, şiddet ve saldırganlığın özü olabilecek üç eğilimi ölüm sevgisi, narsisizm (özseverlik) ve anneyle ortak – yaşama saplantısı olarak ele alır. Fromm’a göre yaşam yaratmak ancak güçlü insanın yapabileceği bir şeydir; oysa her güçsüz insan bir bıçak ya da tabanca yardımıyla başkalarının ya da kendisinin içindeki yaşamı yok edebilir.
Günümüzdeki terör eylemlerinin temelinde Fromm’un toplumsal narsisizm olarak adlandırdığı olgu yatmaktadır. Toplumsal narsisizmde örgütlü topluluklar öncelikle üyelerinin narsisist enerjileriyle yüklenir. Üyeler kendi topluluklarını diğer topluluklardan daha üstün ve erdemli görürler. Zamanla topluluğun ayakta kalması üyelerin yaşamlarından daha önemli hale gelir. Özellikle ekonomik ve kültürel açıdan yoksul durumdaki üyeler için topluluğun üyesi olmak yaşamdaki tek doyum kaynağıdır. Topluluk narsisizmi doygunluğa gereksinim duyar ve dinsel topluluklarda bu doygunluk şu kolay varsayımla kazanılır:
* * *
“Benim topluluğum gerçek Tanrı’ya inanan tek topluluktur; tek gerçek Tanrı benim Tanrım olduğuna göre öteki toplulukların hepsi saptırılmış, inançsız kişilerle doludur.”
Nitekim, tüm tek tanrılı dinler iyiliği, dostluğu, sevgiyi, hoşgörüyü öngörürken, insanlık tarihinin kanlı din savaşları ile dolu olması düşündürücüdür.
Çağımızda insanın zihinsel gelişmesiyle akılsal – duygusal gelişmesi arasında bir çelişki yaşanmaktadır; zihinsel gelişme birçok yıkıcı silahın gelişimine yol açmış, akılsal – duygusal gelişme ise toplumu narsisizmden kurtaramamıştır. Fromm en basit çözüm yolu olarak topluluk narsisizminin nesnesini değiştirmeyi, yani ulus, ırk, din, siyasal düzen yerine “insanlık” ortak paydasının konmasını öneriyor. Diğer bir öneri ise eğitimde eleştirel düşüncenin, nesnelliğin ve her toplumda geçerli olacak bir gerçekçiliğin ön plana çıkarılmasıdır.
Şiddet zehrinin özünde yatan her ne olursa olsun panzehiri bellidir: “Sevgi…”