Hürriyet Ege 31.01.2010
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13639982.asp?yazarid=201&gid=142
BİR tabloya bakarken görülenler tabloya nasıl bakıldığına bağlı… Büyük bir tabloya çok yakından bakanlar tablonun ancak çok küçük bir bölümünü net olarak görebilirler. Gördüklerini tarif etmeye çalışırken, Mevlana’nın öyküsündeki, karanlık ahırda elleriyle yokladıkları fili tarif etmeye çalışan insanlara benzerler; hortumunu tutan boruya, kulağını elleyen yelpazeye, ayağını ele geçirense direğe benzediğini söyler, koskoca filin.
Tabloya bakanda görme kusuru olması sorun yaratır. Yakını göremeyenler yakından, uzağı göremeyenlerse uzaktan baktıklarında tam seçemezler tabloyu ve uygun bir gözlüğe gereksinim duyarlar. Görmek istediğinden başkasını göremeyen önyargılılarda ise, gözlük de işe yaramaz.
*
Tabloya hangi açıdan bakıldığı da önem taşır. Çok sağdan veya çok soldan bakanlar tablonun ancak bir bölümünü ayırt edebilirken, karşıdan bakabilenler daha şanslıdır. Bir de geçmişte soldan bakarak betimledikleri tabloyu, bugün sağdan bakarak tasvir edenler vardır ki, baktıkları tablo, başka bir tablodur sanırsınız.
Az sayıda insan, tablo oluşturulurken yakından izleme şansına sahiptir, büyük çoğunluksa ancak tamamen ortaya çıktıktan sonra görebilirler tabloyu… Şekillendirilmesi uzun zaman alan bir tabloyu incelerken sadece bu tablonun oluşumundaki tarihsel sürecin değil, benzer tabloların gelişmesindeki tarihsel süreçlerin de iyi bilinmesinde de yarar var.
*
Türkiye’nin bugünkü durumunu değerlendirirken, farklı açılardan bakıp, oluşan görüntüleri üst üste oturttuktan sonra, görebildiğim tabloda Atatürk ilke ve devrimlerine; “laik demokratik sosyal hukuk devleti” gibi kavramlara; özgürlüğe, hoşgörüye, dayanışmaya, dürüstlüğe, diyaloğa, empatiye, işbirliğine, adalete, eşitliğe, akıl ve bilimin yol göstericiliğine her zamankinden daha çok gereksinim olduğu göze çarpıyor. Baktığım tablonun hemen üstünde Cenap Şahabettin’in şu sözleri asılı:
“Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken yine aynı insanlara rastlayacağız.”
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@superonline.com)