Milliyet Ege 11.01.2009
Â
CAHİL cesaretleri sayesinde yönetim görevlerine talip olan “kifayetsiz muhteris“lerin (yetersiz ihtiraslıların), bilgili ve yetkin insanların çekingenliklerinden de yararlanarak, yüksek makamları doldurduğunu yazmıştım. Biraz daha yakından tanıyalım; çok, boş ve tumturaklı konuşan, yerinde saydıkları için fazla gürültü patırtı çıkaran “kifayetsiz muhteris“leri…
Andre Weil kuralı (birinci sınıf insanlar, birinci sınıf insanlarla; ikinci sınıf insanlarsa üçüncü sınıf insanlarla çalışmayı yeğler) açısından ele alırsak, ikinci veya üçüncü sınıfa ait “kifayetsiz muhteris“lerin, yanlarına sorun çıkarmayacak üçüncü, hatta dördüncü sınıf insanları seçmeleri kaçınılmazdır.
Literatürde yer almayan dördüncü sınıf insanları da bir öyküyle tarif edelim.
*Â Â *Â Â *
Süleyman Nazif’e yaranmak isteyen bir genç, Abdullah Cevdet hakkında “Alçak” deyince, Nazif, “Ona kimse alçak diyemez!” diye itiraz eder.
Genç şaşkınlıkla, “Ama siz onu hiç sevmezsiniz!” deyince Nazif, “Alçak sözcüğü bir yüksekliği ifade eder, o herif için ancak çukur denebilir” karşılığını verir. Dördüncü sınıf insanlar böyle çukurlardır işte.
Ahde vefanın anlamını bilmezler, “kifayetsiz muhteris“lerin emirlerini yerine getirirken insanları birbirlerine düşürürler, sindirirler, yalan söylerler, iftira atarlar, alttakinin başına düşsün diye kendi bindiği dalı bile kesebilirler; “mevki sahibi” olabilirler, ama “adam” olamazlar. Neredeyse tümü birinci sınıf insanlardan oluşmuş birimlerle çalışmak zorunda kaldıklarında, aradaki nitelik farkı, fark edilmesin diye bu insanlarla yan yana gelmekten kaçınan “kifayetsiz muhteris“ler, bağlantıyı üçüncü veya dördüncü sınıf insanlar aracılığıyla yürütürler.
Bazı payeler vererek, birinci sınıf insanları elde edebileceklerini sanırlar ve karşılığında etik dışı isteklerde bulunabilirler; bu isteklere boyun eğilmemesini anlayamazlar bir türlü.
Bazıları tarafından “içki alemi” olarak görülen “Atatürk’ün fikir sofrası” ülke yönetimine getirilmesi düşünülen insanların sınandığı, “kifayetsiz muhteris“lerin ayıklanarak, birinci sınıf olanların seçildiği bir sınav yeriydi; bu nedenle her zaman bir kara tahta ve tebeşir yer alırdı baş köşede… Ve Atatürk’ün dünyada eşi görülmedik başarılarının arkasında bu birinci sınıf insanların büyük payı vardı.
*Â Â *Â Â *
Yaklaşan yerel seçimlerde siz siz olun oyunuzu çok ön plana çıkmasa da dürüst, cesur ve çalışkan birinci sınıf insanlardan yana kullanın. “Çalsın, ama iş yapsın” diyerek “kifayetsiz muhterisler“e oy verirseniz, ikinci, üçüncü, hatta dördüncü sınıf insanlar tarafından yönetilmeye ve Sayın Bekir Coşkun’un deyimiyle “göbeğinizi kaşımaya mahkumsunuz” demektir.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)
Â