Milliyet Ege 07. 12. 2008Â
Ailemi ziyaret için gittiğim Ayvalık’ta rastlamıştım “mantarlı martı” ya. Fotoğraf makinemi alıp, eski günlerdeki gibi gün batımında şehir merkezinden Çamlık’a doğru yürürken, yat limanı yakınlarında takılmıştı gözüme.
Ağzı büyük olasılıkla kefal balığı avında kullanılan ekmek kabuğuna iliştirilmiş bir oltaya takılmış martının oradan oraya çaresizce uçuşunu izledim uzun uzun. Aynı bölgenin üzerinde daireler çiziyor, belki de ağzında asılı oltanın verdiği acıyı azaltabilmek için arada bir suya iniyor, 5-10 saniye sonra yeniden havalanıyordu. Suya inmek bir işe yaramıyordu; ama yapabileceği bir şey de yoktu “mantarlı martı” nın, olta takılmıştı bir defa… Fotoğraf çekmekten başka bir şey yapamayan benim gibi çaresizdi.
* * *
“Mantarlı martı”nın fotoğraflarına bakarken aklıma gençlik yıllarında okuyup, çok etkilendiğim “Martı” kitabının (Richard Bach, Epsilon veya Beyaz Yayınları) kahramanı Jonathan Livingstone geldi. Milyonlarca martı gibi ekmek kabuğu peşinden koşmak yerine, daha yüksekten ve daha hızlı uçabilmek ideali uğruna, “özgür ve yetkin” olabilmek için verdiği savaşı; “farklı” olduğu ve “anlaşılamadığı” için toplumdan dışlansa da düşüncelerinden vazgeçmeyişini; bildiklerini, ideallerini öğrencilerine aktarmasını, görevini devrettikten sonra sonsuzluğa göçüşünü düşündüm. Sonra Ulu Önder Atatürk geldi aklıma; ne kadar ortak yönü vardı “Jonathan Livingstone” ile.
* * *
Atatürk’ü anlamak ve anlatmak isteyen, ekmek kabuğu yerine yüksek idealler peşinde koşan sevgili gençlere, öğretmenlere ve soyut düşünebilmeye başlamış çocukların velilerine öneririm, bir solukta okunan “Martı” yı; okumayı sevmeyenler için sesli kitabı da var. Atatürk’ü bugün bile anlayamayan, anlamamış görünen, anlatamayan veya yanlış anlatan; ekmek kabuğu peşinde koşarken ağızlarına olta takılmış ve kalan yaşamlarını uzaktan bile fark edilebilen bir mantarla ve onun verdiği acıyla geçirmek zorunda olan entelektüeller ise bir kez daha okumalılar!
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net) Â Â Â Â
Â