9 Eylül Gazetesi, 07 11.2022
https://www.dokuzeylul.com/ataturkun-olum-nedeni-hms-sendromu-mu-makale,151704.html
Çin’de olası ilk Kovid-19 olgularının ortaya çıktığı 2019 Kasım’ında Atatürk’ün hastalıkları ve ölümü üzerine yazılanları incelemiş, sıtma konusundaki bilgi ve deneyimlerim ışığında “Atatürk’ün sirozunun, geçirdiği sıtma ataklarına bağlı olma olasılığının, alkol ve viral hepatite oranla çok daha yüksek olduğu” sonucuna varmış ve nedenlerini ‘Atatürk’ün sirozu sıtmaya mı bağlıydı?’ başlıklı bir köşe yazısında açıklamıştım. Kovid döneminde, bu enfeksiyonu farklı boyutlarıyla inceleyip, 60’a yakın köşe yazısı yazdım. Okuduklarım ve gözlemlerim, etkenlerin yapısı çok farklı olsa da Kovid ve sıtma arasındaki bazı benzerlikleri fark etmemi ve sıtmayı daha iyi anlamamı sağladı.
Dünyada her yıl, çoğu çocuk, yaklaşık 600.000 insanın ölümüne yol açmayı sürdüren Plasmodium falciparum sıtmasında, Kovid-19’da olduğu gibi kanın pıhtılaşma eğilimi artıyor. Sıtmada en sık ölüm nedeni mikroskobik tıkanmaların yol açtığı beyin tutuluşu iken, Kovid’de koroner arterlerde tıkanıklık sonucu gelişen kalp enfarktüsleri daha ön planda. Salgınlarla kitlesel ölümlere yol açabilen iki enfeksiyonun ortak bir yönü de uzun zaman sonra bile ortaya çıkabilen ve farklı organları tutabilen komplikasyonlar. Komplikasyon ve ölümlere genelde vücudun verdiği aşırı bağışık yanıt yol açıyor.
Atatürk’ün sirozunun büyük olasılıkla tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı olduğu savımı özetle şu kanıtlara dayandırmıştım:
1-İlk kez 1896’da Manastır Askeri Lisesi’nde, Eylül 1915’te Anafartalar’da, 28 Ağustos 1918’de Suriye’de, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, 20 Eylül 1919’da Amerikalı General Harbord ile Sivas’ta görüşürken, 1919’un son günlerinde, 3 Ağustos 1920’de Konya’da geçirdiğini bildiğimiz sıtma nöbetleri.
2-Ankara Cebeci Askeri Hastanesi’nde Dr. Arif İsmet’in (Çetingil) etkeni Plasmodium vivax olarak belirlemesi
3-28 Mart 1938’de Dr. Fissinger’in Hasan Rıza Soyak’a “Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki düşünce doğru değildir… …Hastalığın daha başka ve önemli etkenleri olduğunu kabul etmek lazımdır.” demiş olması.
4-Ağustos başında gelen Prof. Dr. Eppinger ve Prof. Dr. Bergmann’ın hazırladıkları raporda “Önceden Atatürk’ün çektiği sıtmanın bir etkisi olmadığını kesin olarak söylemek mümkün değildir” yazmaları ve tedaviye kinin eklenmesi.
5-Dr. Neşet Ömer İrdelp’in Atatürk’ün vefatı sonrası Asım Us’a “Vaktiyle sıtma da geçirmiş, dalağı büyümüştü” demiş olması.
6-Sir Patrick Manson’ın 1898’de yazdığı kitaptaki “Sıtma uzun süre tekrarladığında, kronik hepatit, bağ dokusunda artış ile karaciğerde büyüme veya küçülme ile seyredebilen siroza yol açabilir” ifadeleri.
Uzamış Kovid’de, otoimmün mekanizmalar sonucu farklı organda gelişen tabloları göz önüne alarak, Atatürk’ün hastalığını yeniden araştırınca, önceden pek üzerinde durmadığım Hiperreaktif Malaryal Splenomegali (HMS) Sendromu veya Tropikal Splenomegali denen tablo öne çıktı. Sıtmanın yaygın olduğu tropikal bölgelerde, uzun süre boyunca tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı aşırı immünolojik uyarılma sonucu gelişen ve sıklıkla ölüme yol açabilen bu tabloda, kanda sıtma etkenleri saptanamıyor ve Atatürk’ün durumu ile bire bir örtüşüyor. 2008’de Hindistan’daki bir hastanede, nedeni belirsiz aşırı dalak büyümesi olan 24 hasta araştırıldığında en sık (7 hastada) neden HMS Sendromu bulunmuş. “HMS Sendromu neden Hindistan’da sık?” diye düşününce, yanıtım “Muhtemelen hem P. falciparum, hem P. vivax enfeksiyonlarının bir arada bulunması” oldu.
Atatürk’ün Manastır’daki ilk sıtmasının P. vivax, Suriye’deki sıtmasının ise P. falciparum olma olasılığı yüksek. Sıtma nöbetleri sırasında yaşadığı böbrek sorunları ise P. malariae sıtması ile ilişkili olabilir ve bu üç sıtma türü o günlerde bölgede mevcut. Sonuçta, Atatürk’ün en az iki, belki de üç farklı tür sıtma etkeni ile defalarca karşılaştığı; o günlerde kullanılan kinin ilacının tanısı konan P. vivax parazitinin karaciğerdeki şekillerine (hipnozoit) etkisiz olması nedeniyle, bu enfeksiyonun karaciğerde uykuya yattığı; yeni bir enfeksiyon edinildiğinde veya direnç düştüğünde, uykudan uyanarak alevlenip, sonuçta birlikte HMS Sendromu’na yol açtıkları hipotezi, eldeki verilerle örtüşüyor ve son derece mantıklı görünüyor.