Milliyet Ege 19.10.2008
Eşimle birlikte bir arkadaş grubuyla katıldığımız Güney Amerika turunda ilk durak Brezilya’nın Rio De Janerio kenti idi. Alışık olmadığımız kocaman okyanus dalgalarının dövdüğü ünlü “Copacabana” sahiline bakan otelimizin personeli ve şehri gezdiren taksi şoförümüz tüm Brezilyalılar gibi sıcakkanlı ve sevimliydi. En büyük hayal kırıklığı Brezilya denince akla gelen güzel kadınlardı. En çok hoşuma giden yerse panoramik manzaranın yanı sıra maymun, rakun ve akbabaları fotoğraflama olanağı bulduğum ünlü İsa heykelinin bulunduğu tepe oldu. Petrol bağımlılığından kurtulmak için tüm otomobillerin şeker kamışından üretilen etanolle çalışır hale getirilmesi ve “favela” dedikleri gecekondu bölgesine yaptığımız turistik tur düşündürücüydü.
*Â Â *Â Â *
Rehberimizin Brezilya’da da aynı anlama gelen “çay” sözcüğünün kökeni ne olabilir sorusu karşısında bir hipotez geliştirdim. Güneş Dil Teorisine göre AÄžMUR’un “akan su” anlamına geldiğini, bu sözcükten aÇ (toprak) AğMUR (akan su toprak karışımı, çamur), aY (yüksek) AÄžMUR (yüksekten akan su, yağmur) ve aH (un, yiyecek) AğMUR (akan su un karışımı, hamur) sözcüklerinin türediğini okumuştum. Buna göre aÇ – AY birleşmesi sonucu oluşan “çay” ın anlamı “yüksek toprak (bitkisi)” olabilirdi.
*Â Â *Â Â *
İkinci durağımız “İguasu” nun anlamı da nedense “Büyük Su” idi. Dünyanın genişlikte birinci, yükseklikte ikinci doğal şelalelerini barındıran “İguasu Nehri” Arjantin ile Brezilya arasında doğal sınır oluşturuyor. Şelalelerin çoğu Arjantin’de yer almasına karşın, Brezilya’dan daha iyi gözleniyor. Güney yarımkürede ilkbahar yaşandığından çok farklı kuş türlerinin yanında rengarenk kelebek türlerini de izleyebildik. Kelebekler, hava sıcaklığı, rutubet ve suyun debisi göz önüne alındığında bölgeyi ziyaret için en uygun zamanmış.
*Â Â *Â Â *
Son durak olan Arjantin’in “güzel havalar” anlamına gelen “Buenos Aires” kenti ise mimari yapıları, sanata ve bilime verdiği değerle iz bıraktı. Her köşe başında, birçoğu üst düzeyde ressam, gitarist, tangocu, pantomimci, komedyen veya tenorla karşılaşmak olasıydı. Sanatın içine tükürülmüyor, aksine baş tacı ediliyor; üniversiteler şehrin en görkemli binaları arasında yer alıyordu.
Üç yörede de görülecek yerlerin kısıtlılığı, ülkemizde özellikle tarihi turizm potansiyelinden yeterince yararlanamadığımızı düşündürdü bana. Toplumun kozmopolit yapısı ve gelir dağılımındaki uçurum yönleriyle Brezilya’ya daha çok benziyorsak da, birçok yönden Arjantin’e imrendiğimi belirtmek isterim.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)