Milliyet Ege 28.09.2008
Â
Güncel bir olaya sinirlendiğimde oturur bir şeyler yazarım, birçoğunu yayımlamayacağımı bile bile. Biraz olsun sakinleşirim çünkü. Daha sonra güncelleştirip sizlerle paylaştıklarım da olur. Altı ay kadar önce yazıp, bir kenara koyduğum bir yazı şöyleydi:
Tarih boyunca dinin defalarca siyasete alet edildiği ve bu sürecin hızlandığı bir ülkede laiklik ayağı olmaksızın gerçek demokrasinin olamayacağını görmemekte ısrar eden kişilere söyleyebileceğim en nazik söz “cahil” sözcüğü. Bu kişilerin bu basit gerçeği görememelerine yol açan, gözlerini bağlayan bağ nedir acaba? Çeşitli hile ve rüşvetlerle, dini duyguları sömürülerek kandırılan geniş kesimleri kastetmiyorum. Çıkarları veya korkuları uğruna koşullara boyun eğen sözde aydınlara da değil sözüm. Benim sözüm “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” diyen Sakallı Celal’in haklılığını kanıtlarcasına, hiçbir çıkarı olmamasına karşın Türkiye’nin gittiği yönü göremeyen, görse bile umursamayan, Atatürk’e dil uzatmaya bile cüret edebilen zeki ve eğitim görmüş insanlara.
Bu insanları bir türlü çözemiyordum ki imdadıma yine Atatürk yetişti: “Biz cahil dediğimiz zaman, okulda okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de gerçeği gören gerçek alimler çıkabilir.”
Kolaylıkla kandırıp, yönlendirmek ve sömürmek uğruna “cahil bırakılmış” insanlar konusunda ise şöyle diyor Atatürk. “Bu ülkede eskiden beri bir bilgisizlik devam ediyor. Eski idareler, bu bilgisizliği devam ettirmeyi kendi devamları için gerekli görüyorlardı. Bu ülkede cehaleti hızla ortadan kaldırmak gerekir.”, “Yazık ki, ülkede bilenler azınlığı oluşturuyor. Hepimizin kişisel mutluluğu, çoğunluğun hayat ve mutluluğuyla olasıdır. Bir ülkedeki azınlık, eğer çıkarını çoğunluğun bilgisizliğinde ararsa genel felâket kaçınılmazdır.”
 Bu yazıyı o gün yayımlamanın yararına inanmamıştım. Derken Sayın Başbakanımız basınla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaşırken öylesine güçlü bir ışık saçtı ki, cahiller bile aydınlandı. E ne demişler? “Bir musibet bin nasihatten iyiymiş!“
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)