Milliyet Ege 27.11.2008
Â
(Bu haftaki yazımın sonunda bana Milliyet Ege’deki köşesini açan sevgili Deniz Sipahi’nin güzel yazısını bulabilirsiniz- Ü.Z.Ok)
Bakkalda gördüğüm şekerlemenin üzerinde şöyle yazıyordu:
“Şekersiz şeker…”
AB’ye girmek yolunda da en büyük engeli de aşmışız. Çiğköftenin içinde artık et bulunmayacakmış; yani “kıymasız köfte…” Yakında yoğurtsuz ayran ve yumurtasız omlet de çıkarsa şaşmamak gerek.
Türkiye gerçekten de ilginç bir ülke. Geçmişte “Demokrasi benim için amaç değil, araçtır” demiş bir kişinin bugün iki sözünden biri demokrasi. Peki nasıl bir demokrasi? Öncelikle içinde Atatürk ve onun yarattığı travma bulunmayacak. (Aklıma gelmişken Atatürk’ün eleştirilebildiği Sabancı Üniversitesi’ni bu büyük başarısı nedeniyle kutlarım!) Başka? Hukuk demokratik olacak. Nasıl mı olacak? Parti kapatma yetkisi bulunan Anayasa Mahkemesi üyelerinin önemli bölümünü Meclis, yani iktidar partisi atayacak. Hakim ve savcıların atamaları mülakat yoluyla Adalet Bakanlığı’nca yapılacak.
Ne diyordu Yoncimik?
“Ballı lokma tatlısı… Aman hadi hayırlısı…”
*Â Â *Â Â *
Bir rektör apar topar gözaltına alınacak, dürüst bir genel sekreter yardımcısı yapılan haksız suçlamalara dayanamayarak cezaevinde intihar edecek, her ikisi sonradan yargıda aklanacaklar.
Yüzündeki gülümsemeyle elini kolunu sallayarak görüntülenen şahıs, 13 ay sonra anlamsız bakan donuk gözlerle takılacak kameralara… Devletin sorumluluğunda ve hüküm giyene dek suçsuz olmasına karşın, büyük olasılıkla yaşadığı olumsuzlukların etkisiyle yakalandığı hastalık son aşamasına gelene kadar tanı konamayacak, ailesine teslim edildikten kısa süre sonra yaşamını yitirecek. Ve yapılan açıklamaya göre hukuki süreçte herhangi bir hata veya eksik bulunmayacak!
*Â Â *Â Â *
Teröre karşı yıllarca mücadele vermiş generaller “terörist” suçlamasıyla sabaha karşı gözaltına alınacak. Ardından “terör” yeniden tarif edilecek.
Hukukun üstünlüğü; yasama, yürütme, yargı; kuvvetler ayrılığı… “Hukuk çöpe atılırsa demokrasiyi totaliter rejimlerden kim koruyacak?” sorusu…
Ne diyordu Levent Yüksel?
“Geç bunları, anam babam geç bunları…”
*Â Â *Â Â *
Demokrasinin bir diğer olmazsa olmazı laikliğe gelince… Onu da yeniden tarif edersiniz olur biter. Tarifi kim yapacak? “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Millet istemezse tabii ki elden gidecek” diyenler. İçinde şeker bulunmayan şeker ne kadar şekerse, içinde kıyma bulunmayan köfte ne kadar köfteyse, içinde hukuk ve laiklik bulunmayan demokrasi de o kadar demokrasidir. Ne diyordu reklamda Mahzar-Fuat-Özkan’ın Özkan’ı?
“Tabi yerseniz…”
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, okulgen@ulgenok.net
Vicdan, erdem, etik, demode kavramlar mı?
 Deniz Sipahi – Satır Arası
Â
 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Çağatay Üstün’ün görüşlerine zaman zaman köşemde yer veriyorum.
Üstün’ün şu yaklaşımı üzerinde oldukça fazla düşünmemiz gerekiyor:
“Yozlaşmaları yaşayanlar bu yozlaşmanın yaşatılması ve daha da yaygınlaştırılması için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Oysa yozlaşmaların kimseye sınırsız bir faydası olmayacağını bir gün fark etmek zorunda kalacağız. Etiğin bireyleri doğru kalmaya yönelten gizil bir kuvveti olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Burada önemli olan kişi vicdanıdır aslında. Vicdanın gücü ise gizil bir kuvvet olarak algılanmamalıdır. Vicdanını yitiren insanların içine düşmüş bulundukları durumu bir kez gözünüzün önüne getiriniz! İnsanlık; savaşların, açlığın, yoksulluğun pençesinde yıllardır yaşam mücadelesi vermektedir. Barışın ve huzurun hüküm sürmesini dileyen gönüller acaba niçin etik bir yaşamın varlığını özlemezler? Bunun için niçin çaba harcanmak istenmez? Doğa ve çevreyi korumak için yapılan çalışmalar niçin etiği korumak için de verilmez?”
Ben insanı insan yapan en önemli erdemlerden birinin vicdan sahibi olmak olduğuna inanıyorum.
Çünkü vicdanlı insanlar daha hoşgörülü, daha affedici oluyor.
Bu iklim de uzlaşmayı sağlıyor.
Uzlaşmanın olduğu toplumlarda da daha güzel bir yaşam için olmazsa olmaz kurallar ve etik gibi kavramlar öne çıkıyor.
Çağatay Üstün’ü okumaya devam edelim:
“İnsanoğlu elindeki en değerli hazineyi fark etmelidir. Etik bir yaşama sanatı ve tarz olarak yanıbaşımızda yer almalı içimizi kaplamalıdır. Vicdana dayalı olumlu bakış açıları tüm topluma yayılmalı ve örnek teşkil etmelidir. Bütün meslek ve yaşam alanlarında etiğin en üst ve en yüce yaklaşım biçimi olduğunu bilmek ve ona göre davranmak zorundayız. İnsan sahipsiz değildir ve kendi içinde insan olmanın bilinciyle hareket etmek durumundadır. İnsanlık akıl ve vicdanda hizmetinde oluşturabileceği iyilik halini korumak zorundadır. Yanlışın, kötünün ve çirkinin çok olduğu yerlerde buna kızarak her şeyden etiği sorumlu tutmak ne kadar sığ bir düşünce tarzıdır. Etiğin sonsuz öğretisine ve yol gösterişine teslim olmalı artık insanlık. Belli ki kurtuluş buradadır. Onur, erdem, dürüstlüğün hakim kılındığı bir dünyada vicdanlı insanlara ihtiyaç vardır. Bu insanların nerede olduklarını aramak yerine çok daha dikkat harcayarak aslında yakınımızda olduklarını kavramak durumundayız. Tek çıkar yol etiğin sonsuz bilgeliğine ve öğretisine teslim olmaktır…”
Vicdanlı insanlara ihtiyacımız var.
Hem de eskisine göre çok daha fazla…
Â
dsipahi@milliyet.com.tr