Milliyet Ege 13.01.2008Â
Ne yalan söyleyeyim, orta öğrenimim sırasında en zorlandığım ders tarihti. Bir taraftan sınıf geçmek için ezberlediğim onca bilginin ne işe yarayacağını anlayamıyor, diğer taraftan da neden bizim taraftakiler savaş kazandıklarında olay bir kahramanlık oluyor da kaybettiklerinde işin içine hep hainlik veya ayak oyunları giriyor, bir anlam veremiyordum.
Sonraları daha ileri uygarlık düzeyindeki ülkelerin tarihe bakış açılarının bizimkinden farklı olduğunu görmeye başladım. Onlar önceden yaptıkları yanlışları tekrarlamamak için tarihteki olaylardan ders almaya çalışırken, bizlerse tarihimizle haklı olarak övünüyor, ama yaptığımız yanlışları es geçtiğimiz için veya suçu başkalarına ve yeteneksiz birkaç yöneticiye attığımızdan, yeterince ders çıkaramıyorduk. Tıpkı bugün olduğu gibi…
Tarihe bakış açımı değiştirmem Atatürk’e duyduğum ilgi sayesinde gerçekleşti.
Tarihe ve tarihçilere verdiği önemi, ”Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtacak bir nitelik kazanabilir” sözleriyle dile getirmişti. Bunun nedeni ne olabilirdi? Birincisi Osmanlı’nın küllerinden bir ulus-devlet yaratmak için bazen hor görülen ”Türk olma” niteliğinin benimsenmesi ve bununla gurur duyulması… İkincisi ise bitmez tükenmez ”gerçeği arama” tutkusu idi. Atatürk ”Hakikat nerede?” adlı şiirinde şöyle yazmış:
”Gafil, hangi üç asır, hangi on asır? Tuna ezelden Türk diyarıdır. Bilinen tarihler söylememiş bunu. Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak. Dinleyin sesini doğan tarihin… Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak… Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.”
Aynı şiirde Atatürk, ”Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerindeki ”Türk” sözcüğünün anlamına da iki dizeyle açıklık getirmişti:
”Türk sadece bir milletin adı değil, Türk bütün adamların birliğidir.”
Atatürk’ün manevi mirasçılarına düşen görev, Batılı kaynaklarla yetinmeyip, Türk tarihini iyi araştırmak ve öğrenmektir. Benim ulaşabildiğim bilimsel veriler Atatürk’ün hipotezini destekler nitelikte ve başka bir yazının konusu…
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)Â