Milliyet Ege 11.11.2007Â
Atatürkçü Düşünce Derneği Soma Şubesi’nin daveti üzerine sunduğum ”Atatürk ve bilim” konulu konferanstan bir bölüm. Atatürk, Ankara’dan İstanbul’a giderken yanında mutlaka kitap götürürdü. Bu kitapların nasıl götürüldüğünü, o zamanlar yakınında bulunan Agop Dilaçar şöyle anlatıyor:
”Atatürk’le birlikte Ankara’dan İstanbul’a gidilirken, kütüphanecisi Nuri, Dolmabahçe’ye götürülecek kitapları yardımımızla seçer, boş cephane sandıklarına yerleştirir, muhafız alayı erleri de bunları vasıtalara taşırlardı. Kitapların cephane sandıklarına konulması, derin bir heyecan uyandıran muhteşem bir semboldü: Atatürk kültür savaşımıza fikir ve ilim cephanesi taşıyordu…”
Boş zamanlarında sürekli tarih kitapları okuyan Atatürk’e Vasıf Çınar bir gün şöyle takılır:
”Paşam, tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?”
Atatürk bu samimi yakınmaya gülümseyerek şöyle karşılık verir:
”Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım.”
* * *
Atatürk’ün yaveri Cevat Abbas Gürer anılarında şunu anlatır:
”Genellikle uykuda geçirdiği zamana acırdı. Bir defa bana demişti ki: Hayat pek kısa. Çocukluk ve okul hayatın bir kısmını alıyor. Geriye kalanını ise uyku, yarıya indiriyor. Uykusuzluğu giderecek ve vücuda verdiği istirahat gıdasını verecek ilaçlar icat edilse… Bir gün o da olacaktır. Nitekim tıp, kimya; uyutmak için pek güzel ilaçlar yapmışlardır.”
Cumhurbaşkanlığı eski genel yazmanı Tevfik Bıyıklıoğlu Atatürk’ün çalışma şeklini anlatıyor:
”Atatürk için çalışma saati diye birşey yoktu. Yapacağı işi bitirinceye kadar uyumadan, dinlenmeden, yemek yemeden çalışırdı. Oturduğu kuru çalışma sandalyesinden kımıldamadan, 24 saat aralıksız çalışma, O’nun için olağanüstü birşey değildi. Savaş yıllarında, normal düzenli uyku nedir bilmemişti. Atatürk, tarih, dil ve genellikle ülke sorunlarıyla uğraştığı zamanlarda, tıpkı savaş meydanında imiş gibi uyumadan çalışmış ve en büyük zevki, en çok sevdiği ulusuna en küçük bir yarar sağlamakta ve hizmet edebilmekte bulmuştur.”
* * *
Atatürk başarılı olmanın sırrını şöyle açıklamıştır:
”Bir insan, yaşadığı sürece büyük bir başarı kazanabilir. Ama, yalnız onunla övünerek kalmak isterse, o başarıyla unutulmaya mahkumdur. Onun için çalışmak, sürekli olarak başarı aramak, herkes için ilke olmalıdır.”
Çocuklarımıza bunları öğreteceğimize, kargaları nasıl kovaladığını anlatıyoruz Atatürk’ün. Hoş, o da lazım ya!(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ ulgenok.net)Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â Â
       Â
 Â