9 Eylül Gazetesi, 10.01.2017
http://gazetedokuzeylul.com/?p=91156
Vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan mikroorganizmaların tümüne verilen ad, mikrobiyota! Son yıllarda tıptaki belki de en önemli ilgi odağı!
Şişmanlık, tansiyon yüksekliği, romatizma, şeker hastalığı, hassas bağırsak sendromu, ülseratif kolit, alerji, karaciğer yağlanması, depresyon, otizm, hatta Parkinson ve Alzheimer gibi birçok hastalığın temelinde mikrobiyotanın çok önemli rolü olduğu belirlendi.
Bu mikroorganizmalar vücudumuzun her yerinde! Ama çok büyük bölümü bağırsaklarımızda. O kadar önemli işlevleri var ki artık bir organ olarak kabul ediliyor. Sayıları kendi vücut hücrelerimizin on katı kadar ve toplam ağırlıkları yaklaşık 2 kilogram. Çok geniş bir sinir ağına sahip bağırsağa ikinci beyin’ diyenler var.
Bağırsaklarımızda yararlı veya zararlı çok farklı türde bakteri, virüs, parazit ve mantarlar yer alıyor. Doğumun üçüncü gününden itibaren oluşmaya başlıyorlar. Normal doğum sonrası ilk aylarda sadece anne sütü alan bebeklerde oluşan sağlıklı mikrobiyota, birçok hastalığa karşı yaşam boyu koruma sağlıyor. Çeşitli tıbbi nedenlerle zorunlu olarak sezaryenle doğan çocuklar da normal doğumla dünyaya gelenler kadar sağlıklı büyüyor; yani bebeğin doğumda yaşadığı sıkıntı sırasında annenin mikrobiyotasını ağız yoluyla alması çok yararlı.
Yararlı mikrobiyota hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesini engelliyor; mutluluk hormonu serotoninin salgılanmasını sağlayarak depresyona karşı da koruyucu.
Sadece Bakteriler Mi?
Mikrobiyota üzerine araştırmaların çok büyük bölümü bakteriler üzerine. Virüs, mantar ve özellikle parazitlerin göz ardı edilmelerini yanlış buluyorum. Geri kalmış ülkelerde neredeyse toplumun tümünde bulunan birçok parazit, modern ülkelerde son yıllarda tamamen ortadan kalkmış durumda ve bu ülkelerde mikrobiyota bozukluğunun eşlik ettiği hastalıklar çok daha sık. Hiç önemsenmezken, 23 yıl önce incelemeye başladığım Blastocystis türü parazitin yararlı olabileceği düşünülüyor, artık. İki doktora öğrencime tez olarak verdiğim, ABD’de hala önemsenmeyen Dientamoeba fragilis de benzer durumda! Blastocystis üzerine ilk dünya kongresinin Türkiye’de düzenlenmiş olması, attığımız tohumların yeşerdiğinin kanıtı.
Neler Yemeli?
Hap veya toz şeklinde almak yerine, doğal probiyotik (canlı ve yararlı mikroorganizma) içeren, atalarımızın armağanı turşu, yoğurt, tarhana, sirke, kefir gibi fermente ürünleri öneriyorum! Doğal sızma zeytinyağı, zeytin ve lifli gıdalardan zengin Akdeniz diyeti de çok yararlı. Doğal prebiyotik (yararlı organizmaların sevdiği besinler) olarak, soğan, sarımsak, pırasa, kuşkonmaz, enginar, domates gibi sebzeler; muz, mürdüm eriği, kayısı, incir (kuruları dahil) gibi meyveler de öyle.
Nelerden Uzak Durmalı?
Gereksiz antibiyotikler (besinlerle alınanlar dahil), aşırı şeker, karbonhidrat ve yağlı diyetler, Çin tuzu da denen monosodyum glutamat gibi gıda katkı maddeleri zararlı!
Neler yapmalı?
Yaşa uygun düzenli spor (örneğin hızlı yürüyüş), karın kaslarının geliştirilmesi, iyi uyku, evde kedi, köpek beslemek çok yararlı.
Dışkı Nakli Nedir?
Bazı bağırsak hastalıklarında sağlıklı kişilerin dışkılarının işlemden geçirilerek hastalara rektum yoluyla nakledilmesi işlemi. Geliştirilip, basitleştirildikten sonra yaygınlaşacağı kanısındayım.