9 Eylül Gazetesi, 27.08.2017
http://gazetedokuzeylul.com/?p=80779
Kurban Bayramı yaklaşırken bazen bir köşe yazısı, bazen de bir basın bülteni hazırlarım, yıllardır! Bilimsel yaşamımda en yoğun ilgilendiğim hastalık olan kist hidatik (kistik ekinokokkoz), Kurban Bayramı ile yakından ilişkili, çünkü.
Bugün de bu enfeksiyonu, alınması gereken hukuksal önlemleri ve Kuran’daki Gerçek İslam’da Kurban’ın yerini özetlemeye çalışacağım.
Kist hidatiğe yol açan parazit, köpek bağırsağında yaşayan minik bir solucan. Bu solucanlardan kopan parçalar, köpeğin dışkısıyla atıldığında, içlerindeki çok sayıda yumurta, toprağa; çilek, marul gibi yiyeceklere, köpeğin tüylerine, sulara bulaşıyor. Bu yumurtaları ağız yoluyla alan insan, koyun, sığır gibi canlıların karaciğer, akciğer, beyin, böbrek, kas gibi organlarında içi sıvı dolu kistler oluşuyor. Köpeklerse özellikle Kurban Bayramı, adak, açılış gibi nedenlerle kesilen kurbanların kistli iç organlarını çiğ yediklerinde enfekte oluyorlar. Kurban iç organlarını köpeklerin ulaşamayacağı kadar derine gömmek çok önemli. İnsanları korumak için özellikle başıboş köpeklere 2 ayda bir prazikuantel denen ilaç vermek gerekiyor, ama belediyelerin kulaklarına küpe takıp, saldıkları köpeklere bile bu işlem uygulanmıyor.
İnsanda genellikle çocuklukta edinilen hastalık yavaş ilerliyor ve genelde belirti vermiyor. Kistlerin patlaması veya vücuda yayılması ölümle sonuçlanabiliyor. Manisa’da ve Elazığ’da ilköğretim öğrencilerinde örneklem alarak yapılan araştırmalar, Türkiye’de yaklaşık her 150-200 kişiden birinde kist hidatik enfeksiyonu olduğunu gösteriyor. Bu sayı, kist hidatiğin en az verem kadar önemli bir enfeksiyon olduğu halde son derece ihmal edildiğini kanıtlıyor.
Sorunun kaynağı da çözüm yolu da hukuki düzenlemeler! Temel sorun, ilgili Hayvanları Koruma Kanunu’nun görev ve yetkileri ile bağdaşmayan ve konuya hakim personel sayısı çok kısıtlı olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na bağlı olması. Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Parazitoloji Çalışma Grubu olarak, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Emre Cumalıoğlu ile birlikte hem hayvanları, hem insanları koruyan bir kanun değişikliği teklifi hazırladık. Yetkinin bu Bakanlık yanında Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan temsilcilerinden oluşan bir Üst Kurul’a verilmesini önerdik, ama yıllardır bir sonuç alamadık.
İşin dini boyutuna gelince!
Görüşlerini büyük oranda paylaştığım Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve İlahiyatçı İhsan Eliaçık gibiler Kurban’ı Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey’ olarak niteliyor ve hayvanların Hac dışında kesilmelerinin gerekli olmadığını savunuyorlar. Yaygın uygulamanın daha çok Şaman (Kam) kültür ve geleneklerinden kaynaklandığı görüşündeler. Hac suresinin 37. Ayeti’ndeki “Allah’a ne onların etleri, ne de kanları ulaşır; O’na ancak sizin erdemli davranışınız ulaşır” sözlerine dikkat çekiyorlar.
Hayvan kesmek yerine, aynı bedelin gereksinim duyan kişilere veya aracı güvenilir kurumlara para yardımı şeklinde verilmesini öneriyorlar.
Ben de öyle yapıyorum.
İyi Bayramlar!