ulgenzekiok.fw
,

Elimizde kalanlarla neler yapabiliriz?

 Milliyet Ege 29.07.2007

Yorumlarını büyük beğeniyle dinlediğim keman sanatçısı Itzhak Perlman 18 Kasım 1995’te New York’taki Lincoln Center’da konser vermek üzere sahneye çıkar. Çocukluk çağında geçirdiği çocuk felci nedeniyle her iki bacağına taktığı destekleyici ateller ve koltuk değneklerinin yardımıyla yürür, sandalyesine oturur, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar, bir ayağını geriye, diğerini öne uzatır. Kemanını alarak, çenesinin altına koyar, orkestra şefine başıyla işaret verir ve çalmaya başlar.
Daha ilk notalarda kemanın tellerinden birinin kopmasıyla seyirciler irkilir; çünkü onlara göre Perlman’ın yeniden ayağa kalkması, atellerini takması, koltuk değnekleri ile yürümesi, yeni bir keman bulması veya yeni bir tel takması gereklidir. Ama Perlman öyle yapmaz.
Bir dakika kadar bekler, gözlerini kapar ve sonra şefe yeniden başlaması için işaret verir. Ve daha önce hiç görülmemiş bir tutku, güç ve saflıkla çalar. Bitirdiğinde olağanüstü bir sessizliğin ardından seyirciler büyük bir tezahüratla ayakta alkışlarlar sanatçıyı.
Perlman gülümser, terini siler, sessiz, güçlü, dingin bir tonla şöyle der:
”Bilirsiniz, bazen de sanatçının görevidir, elinde kalanlarla daha ne kadar müzik yapabileceğini bulmak…”
* * *
Doğruluğunu araştırdığım, özetlediğim öykünün 10 Şubat 2001 tarihli The Houston Chronicle gazetesinde yayımlandığını, ayrıca biraz farkla (tel konserin ortasında kopuyor) Rabbi Wayne Dossick adlı yazarın 1999 tarihli bir kitabında da yer aldığını; ancak konserin ayın 18’inde değil, 20’sinde gerçekleştiğini ve 22 Kasım tarihli The New York Times gazetesinde çıkan eleştiride keman telinin kopmasından bahsedilmediğini öğrendim.
Öykü doğru olmasa bile kesin olan şu ki engelli olmasına karşın Itzhak Perlman dünyanın gelmiş geçmiş en büyük keman sanatçılarından biri olmayı başarmıştır ve bundan çıkarılacak birçok ders vardır. Engelli kardeşlerimizin içlerindeki potansiyeli keşfedip, çok çalışmaları halinde nerelere ulaşabileceklerini göstermesi gibi.
* * *
Bugünlerde umutsuzluğa düşenlere 1919 yılının koşullarını ve Atatürk’ün elindeki tek teli kalmış kemanla kusursuz biçimde seslendirdiği ”Kurtuluş ve Aydınlanma Senfonisi”ni hatırlatmak isterim. Atatürk’ün ilke ve devrimlerini koruyabilmek için öncelikle umutsuzluğa düşmemeli, elimizde kalanlarla neler yapabileceğimizi düşünmeli, örgütlenmeli, nesnel bir özeleştiri yaparak nerelerde yanlış yaptığımızı bulmalı, ardından düzeltmek için her zamankinden daha çok çalışmalıyız. Son günlerde CHP ve Deniz Baykal’a yönlendirilen yoğun eleştirilerin hiç kimseye yarar sağlamayacağı kanısındayım. Zülfü Livaneli’nin yazısı bana İzmir’deki muhteşem Cumhuriyet Mitingi sırasında yaşanan tek tatsız olayı, konser sırasında ses sistemi arızalanınca Livaneli’nin halka söylediği ”…engelleniyorum. Sizin sesinizi kesmeye çalışıyorlar” sözlerini anımsattı. Sesini kesmek isteseler, çağırmazlardı herhalde…
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)
 

Prof. Dr.Ülgen Zeki OK

Son Yazıları

Diğer Yazıları