ulgenzekiok.fw

Pisagor’un bardağı ve Kızılderili Şefi Seattle’ın mektubu… Milliyet Ege, 22.07.2007

Bir dostumun yaptığı görsel bir sunu sayesinde öğrendiğim Pisagor’un bardağının öyküsü oldukça ilginç. M.Ö. 570-500 yılları arasında yaşamış ünlü düşünür Sisamlı Pisagor’un buluşu olan bardağın ortasında bir yükselti var.
Bu bardaktan bir şey içmek istiyorsanız, doldurduğunuz sıvının düzeyinin bu yükseltiyi aşmaması gerekiyor. Bir damla olsun aştığı takdirde, konan sıvı bardağın altındaki delikten akmaya başlıyor ve bu süreç bardağın içinde hiç sıvı kalmayana dek sürüyor.
Aç gözlülerin bu bardaktan alması gereken çok ders var. ”Daha çok para ve güç” uğruna, dünyamızı kirletmekten kaçınmayan ülkeler, özellikle de ABD, uzun uzun düşünmeli bu bardağa bakarak. Aşırı tüketim yoluyla kısıtlı doğal kaynakların yok edilmesi, insanları bölerek çıkartılan savaşlar sonucu bardak artık taşmak üzere. Doğa kendini korumak, yapılan yanlışları göstermek amacıyla daha çok kuraklık, hortum ve seller yarattı. Tehlike sinyallerinin artması ve küresel ısınmanın hesaplanandan daha hızlı gerçekleşmesi üzerine kaynakları kullanmak konusunda ”bencilce” davrananlar, faturayı ödeme konusunda ”paylaşımcı” olmaya karar verdiler.
* * *
Kyoto Protokolü’nü imzalamayanlar, ”Gelin hep birlikte havayı daha az kirletelim, daha az enerji sarf edelim, daha temiz enerji kaynakları kullanalım, ormanları koruyalım” demeye başladılar. Kitle imha silahı bahanesiyle Irak’ı işgal edenler daha fazla petrole sahip oldukça petrol fiyatları arttı. Balzac boşuna söylememiş, ”Her servetin altında, insanlığın yüz kızartıcı kirli suçları yatar” diye…

ABD başkanının pahalı hediye alma yasağı nedeniyle ziyaretlerde verilecek hediye hep sorun olmuştur. Bence bu kişiye verilebilecek en güzel hediye bir Pisagor bardağı. Hatta bu bardağın ABD’de seri üretiminin yapılmasının dünyanın geleceği açısından yararlı olacağı da söylenebilir.
* * *
En güzelini, belki de akrabamız olan, Kızılderili Şefi Seattle 1854’te ABD Başkanı Franklin Pierce’a yazdığı mektupta söylemiş:
”Biliyoruz ki beyaz adam bizleri anlamaz. Onun için bir toprak parçasının, bir diğerinden farkı yoktur; çünkü o gece gelen ve topraktan gereksinim duyduğunu alan bir yabancıdır. Toprak beyaz adamın kardeşi değil, düşmanıdır. Onu ele geçirdikten sonra çeker gider. Atalarının mezarlarını terk eder ve doğan çocuklarının hakları unutulur. Beyaz adam, annesi olan toprağı ve kardeşi olan gökyüzünü satın alınacak, yağmalanacak, koyun veya parlak boncuklar gibi satılacak şeyler olarak görür. Onun bu ihtirası dünyayı yiyip bitirecek, geriye sadece bir çöl kalacaktır.”

(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)   

 

Prof. Dr.Ülgen Zeki OK

Son Yazıları

Diğer Yazıları