Demokratik ülkelerde çözümlemesi güç bir ikilem yaşanabilir. Demokrasi yoluyla başa geçmeye çalışanların anti-demokratik bir amaçları varsa, yani demokrasiyi amaç değil, araç olarak görüyorlarsa ne yapılmalıdır?
Demokrasiyi ”araç” olarak kullandıktan sonra ayaklar altına alan Hitler örneği nedeniyle bu konuda çok duyarlı olan AB ülkelerinden Avusturya’da yaşanan olaylar bu konuya ışık tutabilir. Nazi subayları için yaptığı ”Onlar savaşın suçlusu değil kurbanlarıdır” gibi ırkçı popülist söylemlerle Hitler’i çağrıştıran Jörg Haider’in partisi FPÖ, 1999 yılında yüzde 27 oy aldı ve koalisyonun küçük ortağı olma hazırlıklarına başladı. Ancak AB’nin Avusturya’nın üyeliğini dondurma tehdidi ve dışarıdan gelen tepkiler nedeniyle Haider parti başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı ve sonradan kurduğu BZÖ adlı parti ancak yüzde 3-5 oy alabiliyor. Bu olay gösteriyor ki, gelişmiş demokrasilerde popülist yaklaşımla demokrasiyi araç olarak kullanan ve asıl amaçları antidemokratik olan parti başkanları güçlenip, tehdit oluşturduğunda, demokrasiyi koruma içgüdüsüyle ve belki antidemokratik olarak alaşağı edilebiliyor.
AB ülkeleri için ”ırkçılık” ne kadar büyük potansiyel bir tehlike ise Türkiye için de ”irtica” o kadar, hatta daha büyük bir tehlikedir. Bugün ”daha çok demokrasi” diye bağırıp çağırarak halkın gözünü boyayanlara birkaç sorum var.
Kendi partiniz içinde, örneğin milletvekili adaylarınızı belirlerken, ne kadar demokratiksiniz?
Laiklik olmaksızın gerçek demokrasi olabilir mi? Daha demokratik ülkelerde bir başbakan bugünkü Türk başbakanının söylediği (ağzından kaçırmış da olsa) çok sayıdaki sözlerden yalnızca birini söylese koltuğunda oturmaya devam edebilir mi? ”Cumhuriyet ilkesinin, yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam’la bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum” diyen bir kişi yıllarca başbakanlık müsteşarlığı yapıp, ardından milletvekilliğine aday olabilir mi?
* * *
Atatürk’e göre ”demokrasi” ve ”cumhuriyet” neredeyse eş anlamlıdır; tanımları bile birbirinden ayrılamaz. ”Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir”, ”Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını temin eden hükümet şekli, cumhuriyettir” diyen Atatürk ”Biz cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır” sözleriyle ve yaptıklarıyla; özgür, eşit ve bilinçli bir halkın yaşayacağı ”gerçek demokrasi” yi amaçlamıştır.
”Demokrasi” yi ”araç” olarak görenlere duyurulur.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)