9 Eylül Gazetesi, 11.09.2016
http://gazetedokuzeylul.com/?p=51409
Kurban’ sözcüğü iki farklı İslam anlayışına göre, iki farklı şekilde değerlendiriliyor. Şekle, ezbere, sorgulamadan itaate, hadislere, geleneklere daha fazla önem veren ilk anlayışa göre kurban’, ibadet amacıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmek’ veya bu amaçla kesilen hayvan’ anlamlarını taşıyor ve Bayram’da gücü olanların hayvan kesmeleri gerekiyor. Bu anlayışta İslam’ın beş şartı vardır.
Şekilden çok içeriğe, akılcılığa, araştırmaya ve sorgulamaya önem veren; hadislerin ve geleneklerin sorgulanması; Kuran ayetlerinin günün ve toplumun koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini öne süren ikinci anlayışa göre ise İslam’ın birinci şartı “Oku”dur. Paylaşım, zulme karşı çıkmak, yalan söylememek’ gibi ifadeler Kuran’da, örneğin namaz’dan çok daha sık geçtiğine göre, en az namaz kadar önemli, yani şarttır.
Bu anlayışı en iyi ifade eden Atatürk olmuş: “Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçüyle bir şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca değerlendirebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarlarına uygundur; biliniz ki o dinimize de uygundur, o şey dinseldir. Eğer bizim dinimiz akla mantığa uygun bir din olmasaydı en mükemmel, en son din olmazdı.”
Böyle düşünenler genellikle Kurban’ı Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey’ olarak niteliyor ve hayvanların Hac dışında kesilmelerinin gerekli olmadığı görüşündeler. Örneğin Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk şöyle demiş: “Kuran dininin hayvan kesmek diye bir ibadeti yoktur.”
İlahiyatçı İhsan Eliaçık da benzer biçimde, Hacca gitmeyenlerin kurban kesmesine gerek olmadığını ve Türkiye’de kurbanın bu kadar yaygın olmasının İslamiyet’ten ya da Kuran’dan değil, Şaman kültüründen kaynaklandığını dile getirmekte…
Gelenekçiler Kuran’da Hac suresinin 36. Ayeti’nde “hayvanların kurban edilmesinde sizin için yararlar mevcuttur” ifadesini öne çıkarıyorlar. Öztürk ve Eliaçık gibi modern yorumcular ise bir sonraki ayetteki “Allah’a ne onların etleri, ne de kanları ulaşır; O’na ancak sizin erdemli davranışınız ulaşır” sözlerine dikkat çekiyor ve hayvan kesmek yerine, aynı bedelin gereksinim olan kişilere veya aracı güvenilir kurumlara para yardımı şeklinde verilmesini öneriyor; karar sizin!
Hayvan kesip, etlerini fakirlere dağıtanlara saygı duyuyorum, ama onlardan bir ricam var: Kesim işlerini veteriner kontrollü toplu kesim yerlerinde yaptırmaları; mutlaka kendileri keseceklerse, özellikle içi sıvı dolu kistler içeren karaciğer ve akciğerleri köpeklerin kesinlikle ulaşamayacakları kadar derine gömmeleri! Bu kistli organları yiyen köpeklerin bağırsaklarında oluşan parazitlerin yumurtaları köpek dışkısıyla doğaya yayılıyor; özellikle çocuklarımıza kirli eller veya marul gibi çiğ gıdalarla bulaştığında, Türkiye’de çok yaygın olan (yaklaşık 200-250 insanda bir) ve ölümcül olabilen, kist hidatik ya da kistik ekinokokkoz adlı hastalığa yol açıyor, çünkü!
İyi Bayramlar!