ulgenzekiok.fw
,

Atatürk ve çift başlı kartal

9 Eylül Gazetesi, 05.06.2016

http://gazetedokuzeylul.com/?p=43971

Atatürk’e ve onun sayesinde sevdiğim tarihe olan ilgim, her ikisini anladıkça artıyor. Atatürk’ü üstün kılan niteliğin, bir arada taşıdığı zıt özellikler ve bunlardan oluşturduğu müthiş sentezler’ olduğunu fark edince, diyalektik felsefeye ve temelinde yatan Zıtların Birliği Kuramı’na yöneldim. Hegel ve Marx’tan, 13. yüzyıldaki Mevlana’ya; Çin felsefesindeki Yin ve Yang’tan, MÖ 5. yüzyılda yaşamış Efesli Heraklitos’a uzandım.

Ardından, Şaman inancındaki adaşım Tanrı Ülgen’in de simgesi olan çift başlı kartal şeklindeki Öksökö Kuşu’ ile tanıştım. Yaşam Ağacı’nın tepesinde yaşayan Ülgen, pençeleriyle Ay’ı ve Güneş’i tutuyordu. İki kartal yer ve göğün tam ortasında evrenin dönüşüne uyarak birbirlerinin etrafında dönmeye başlamışlar ve sonra birbirleriyle kaynaşıp tek varlık olmuşlardı. Çift başlı kartal, gece ve gündüzü, ak ve karayı, aydınlık ve karanlığı, yani evrendeki çiftli zıtlıkları simgeliyordu.

Eriştiğim kaynaklar, çift başlı kartalın kökeni olan Sümerlerin Lagaş kentinin simgesinin çift başlı kartal olduğunu yazıyordu. Mu Uygarlığı Palavrası’nı araştırırken şunu öğrenmiştim: “Görsel kanıtlar aranmalıydı.” Lagaş kentinde çift başlı kartalın varlığına ilişkin sağlam bir kanıta rastlayamazken, birçok Aslan Başlı Kartal’ ile karşılaşmam ilginçti! Daha ilginci, bazı kaynaklarda Alacahöyük’teki pençeleriyle iki tavşanı tutan çift başlı kartal kabartmasının fotoğrafının yer almasıydı.

Hititleri araştırdığımda, MÖ 18. ve 8. yüzyılları arasında, mühür baskılarında, duvarlarda, heykelciklerde çok sayıda ve farklı biçimlerde çift başlı kartala rastladım ve bu simgenin büyük olasılıkla Hititlerde geliştiği sonucuna vardım. Hititlere ait zıtların birliğini işaret eden diğer bir simgenin Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bulunduğunu ise dostum Ali Güngör’den öğrendim: Hititlerin Baştanrısı Teşub’un kutsal boğalarından Hurri’ gündüzü, aydınlığı ve iyiliği; Şerri’ ise geceyi, karanlığı ve kötülüğü simgeliyordu; tıpkı hayır’ ve şer’ gibi.

Çift başlı kartal artı, çarpı, üçgen, kare’ gibi basit değil, karmaşık bir simgeydi ve başka bir yerde karşımıza çıktığında, bunun rastlantı olma olasılığı yok denecek kadar azdı. Küçük bir araştırma yaptım:

MÖ 7. yüzyıldan itibaren Batı Rusya’da Perm’de, ardından Altay Dağları’nda Saka (İskit) Türkleri ve Sarmatlar’da görülen simge, MÖ 3. yüzyıldan itibaren Peru, Kolombiya (Yotoco ve Tairona Kültürü), Guatemala ve Panama (Mayalar), Meksika-Tepehuan (Huichol Kızılderilileri) ve Kanada’da (Haida Uygarlığı) karşıma çıktı. Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçukluları ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu bayraklarında yer alan çift başlı kartal, Rusya, İran, Özbekistan, Türkmenistan, Ermenistan, Hindistan ve Hollanda’da da kendini gösterdi.

Yanlışlarım, eksiklerim olabilir; düzeltirseniz sevinirim. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir” diyen Atatürk’ü saygıyla anıyorum.

Neden mi anlattım bunları?

1-Üzerinde yaşadığımız topraklar uygarlığın, düşüncenin, felsefenin doğduğu yerdir.

2-Bilimsel araştırmalara göre, Türkiye’de yaşayanların sadece %7-8’i Orta Asya kökenlidir; yani bizler Hititlerin de torunlarıyız.

3-Kendini uygar sanan, üç-beş yüzyıllık geçmişi olan ülkelerin bayraklarının, simgelerinin, uygarlıklarının kökeni bu topraklardır.

Sabrımız ondan bu kadar yüce!

Duyurulur!

Prof. Dr.Ülgen Zeki OK

Son Yazıları

Diğer Yazıları