9 Eylül Gazetesi, 15.05.2016
http://gazetedokuzeylul.com/?p=42399
Derin uykudayız, yıllardır. Atatürk devrimlerinin parlak ışığıyla gözlerimizi açmış, Köy Enstitüleri ile bu ışığı tüm yurda yaymaya başlamıştık, oysa. Rahatsız oldu birileri ve yeniden uyuttular bizi!
Hastalığımıza en doğru tanıyı Köy Enstitüleri’nin mimarlarından İsmail Hakkı Tonguç 1954’te koymuş: “Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı! Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir, ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha!”
Evet, görüyoruz.
“Seçin” diyorlar, “Erdoğan mı, Ekmeleddin mi?”
“Emine Ülker Tarhan” diyoruz; “Cızzz” diyorlar.
“Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi, Davutoğlu mu?” diye sorduklarında “Ümit Kocasakal, Ümit Özdağ, Meral Akşener?” diyecek olsak, “Olmaz” diyorlar.
Tek bir kişi istemeyince, halkın %49’unun oyuyla seçilmiş başbakan istifa ederken; kendi seçmenlerinin ezici çoğunluğunun “Yeter artık, git” dediği muhalefet lideri direnebiliyor; yıllardır yaptığı koltuk değnekliği’ karşılıksız kalmıyor, belki de.
Laiklik karşıtı söylemlere karşı “Cumhuriyet Savcıları’ sus pus; oysa onları 1925’te uyarmış, Atatürk: “!Yakın tarihimizde ve eski zamanlardaki gibi, dinlerin; zorba hükümdarların, rahiplerin ve çıkar sağlayanların elinde bir baskı aracı olmasına çağımızda kesinlikle izin verilemez ve hoş görülemez! !Sınırsız kişisel özgürlükler, kişisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarşiyi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır.”
Beyinlerimiz her gün yoğun dozda uyuşturucu ile bombalanıyor. Issız adalar, bitmez tükenmez modalar; yemekler, salatalar! Görsel basın, en güçlü silah!
1 ay önce sizlerle birlikte Ahmet Hakan’a ve Tarafsız Bölge’ye e-posta ile “Sabih Kanadoğlu ve Onur Öymen’i davet etmenizi istiyoruz” önerisinde bulunduk. Yanıt gelmeyince, iki hafta önce “Yoksa tarafsız değil misiniz?” diye sorduk, yine tık yok.
Davet etmezler, edemezler! Etmezler; çünkü Kanadoğlu, Erdoğan’ın suçlarını sıralayıp, neden Yeni Anayasa’ yapılamayacağını anlatır, herkesin anlayabileceği biçimde. Öymen ise Yeni Anayasa dayatmasının yabancı kaynaklı ve emperyalist amaçlı olduğunu kanıtlarıyla sunar.
Bu arada Ahmet Altan’la kapıştı, Ahmet Hakan. Ergenekon sürecinde programını Cemaatçilerle dolduran Hakan, Altan’a yükleniyor geçmişte yaptıkları nedeniyle. “Kim haklı? Ahmet Hakan mı, Ahmet Altan mı?” sorusu, “Erdoğan mı, Ekmeleddin mi?” sorusuna benziyor, sanki. Her ikisinin yanıtı da: “Al birini vur ötekine”
Yanıt vermeseler de ahmethakan@hurriyet.com.tr ve tarafsizbolge@cnnturk.com.tr adreslerine şu e-postayı gönderelim, bu hafta:
“Sabih Kanadoğlu ve Onur Öymen gibi donanımlı vatanseverleri davet etmiyorsanız, programınızın adını Taraflı Bölge’ olarak değiştirin, lütfen.”
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi bazı gençler bu girişimi destekleyeceklerini söylediler. TGB’ye 19 Mayıs Birinci Vazife Yürüyüşü’nde başarılar dilerim; Şu Çılgın Gençler’ kitaplarını (Kaynak Yayınları) da herkese öneriyorum.
“Gençler uyanırsa, Türkiye uyanır.”
Tıpkı Gezi’de olduğu gibi!