9 Eylül Gazetesi, 06.03.2016
http://gazetedokuzeylul.com/?p=37052
Erkeklerden farklıdır, Türk kadınının sevgisi, Atatürk’e! Atatürk’ün gönlünde de Türk kadınının ayrı bir yeri vardır; savaştaki fedakarlıklarını, çalışıp, didinmelerini unutamaz: “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur.”
Atatürk’ün kadın hakları konusunda yaptığı devrimi çok önceden planladığını, Hatıra Defteri’nde yer alan 1916’da Doğu Cephesinde ve 1918’de tedavi amacıyla bulunduğu Karlsbad’da yazdığı notlardan anlıyoruz.
Toplum yapısındaki soruna Cumhuriyet ilanından önce işaret eder: “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir.”
Sorunu çözmek için, devleti laikleştiren, çağın gereklerine uyup, özellikle kız çocuklarının eğitimine önem veren Atatürk, 1925’te İzmir Öğretmen Okulu’nu ziyaretinde de en sevdiği şairlerden Tevfik Fikret’in şu dizesini anımsatır: “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer (insanlık).”
1932’de Keriman Halis Dünya Güzeli’ seçilince, Türk kadınının güzelliğini övdükten sonra, onlara şu hedefi gösterir: “! asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.”
Kadınların din kisvesi altında ezilmelerine, sömürülmelerine, kapalı giysiler içine veya evlerine kapatılmalarına karşı koyar. Kadın, erkekle her açıdan eşit haklara sahip olmalıdır, Atatürk’e göre! Türk kadını modern veya uygar geçinen ülkelerde bile kadınlara verilmeyen seçme ve seçilme hakkına da layıktır. Kadınların Japonya’da 1945, İtalya’ da 1946, İsviçre’ de ise 1971 yılında elde edebildikleri seçme ve seçilme hakkını Türk kadınına 1934 yılında armağan eder ve onlara şöyle seslenir: “Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir! !Siyasi hayatta belediye seçimlerinde deneyim kazanan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadının elindedir ve onu yetki ve liyakatle kullanacaktır.”
1935 seçimlerinde TBMM’ye 18 kadın milletvekili girecektir. Aynı yıl, himayesinde İstanbul’da düzenlenen ‘Milletlerarası İlk Kadın Kongresi’nde Türk kadınlarına güvenini ise şöyle ifade eder: “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
Bugün kadınlarımızın birçoğu, yaşadıkları koşullardan hoşnutsuz, kendilerini güvende hissetmiyor ve geleceğe yönelik endişeleri var. Ama benim de onlara güvenim tam!
Kazandıkları hakları korumak ve hak ettikleri çok daha fazlasını elde etmek için ne gerekiyorsa onu yapacaklardır!
Atatürk’ü seven tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü’ şimdiden kutlu olsun!