9 Eylül Gazetesi, 28.02.2016
https://gazetedokuzeylul.com/?p=36466
Yakın zamanda yaşadığımız iki gelişme, MHP ve AKP’de kazanların kaynadığının göstergesi!
İlki, MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bu görevinden istifası! Daha önce de Sinan Oğan, Meral Akşener, Koray Aydın benzer şeyler söylemiş ve yapmışlardı diye düşünülebilir; ancak bu kez durum farklı!
Öncelikle, partide Özdağ’ın ağırlığı, diğer genel başkan adaylarından farklı; yanında yer alan Özcan Yeniçeri ve Yusuf Halaçoğlu gibi isimler bunun kanıtı. Uzun sözün kısası, artık Devlet Bahçeli’nin liderliğini sürdürmesi çok güç! Kanımca bundan sonraki en yakın olasılık, diğer adaylardan bazılarının ve belki Bahçeli’nin de desteğiyle Ümit Özdağ’ın genel başkanlığı! Özdağ’ı desteklemesi durumunda, Bahçeli’ye verilecek Onursal Başkanlık’ gibi bir paye, partiyi bölünmekten kurtarıp, yakın zamanda bölünebilecek AKP’den önemli ölçüde oy kopartarak, partiyi güçlendirebilir.
İkinci gelişme olan Can Dündar ve Erdem Gül’ün Anayasa Mahkemesi kararıyla salıverilmeleri ise AKP’de kaynayan kazanın ve derinleşen bölünmenin bir göstergesi!
“Dündar ve Gül’ün salıverilmelerinin AKP’deki bölünme ile ne ilgisi var?” diye sorabilirsiniz. 17 Şubat’ta Anayasa Mahkemesi raportörü, Dündar ve Gül’ün haklarının ihlal edildiğini bildirerek, dosyalarını Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na sevk etmişti. Aynı gün sosyal medyada bu olayı, Türkiye’de dibe vuran hukukun, yükselişe geçmesi için iyi bir fırsat’ olarak nitelemiş ve olumsuz karar çıkacağını düşünenlere karşı şu yorumu yapmıştım:
“Ben olumlu çıkacağını düşünüyorum, ihlaller çok açık ve üyelerin çoğu Gül tarafından atanmış.”
Tam düşündüğüm gibi oldu; Gül’ün atadığı üyelerden 9’u, Sezer’in atadığı 2 ve TBMM’nin seçtiği 1 üye hak ihlali olduğu yönünde oy kullanırken, AKP veya Erdoğan tarafından seçilen 3 üye “Hak ihlali yok” dedi ve 12’ye karşı 3 oyla Dündar ve Gül serbest kaldı.
Bu kararın, Abdullah Gül’ün adının AKP’nin internet sitesinden çıkarılmasını izlemesi, bir rastlantı olsa bile, son derece anlamlı. Ama asıl önemlisi Anayasa Mahkemesi’nin Erdoğan’ın korkulu rüyası Yüce Divan’ olarak da etkinlik göstermesi! Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi isimlerin son zamanlardaki cesur çıkış ve eleştirileri, şimdi daha iyi değerlendirilebilir, sanırım.
Gelecekte neler olabilir?
MHP’deki büyük depremin yaratacağı tsunaminin Kılıçdaroğlu’nu da sürüklemesi ve artçı depremlerin AKP’deki iki fay arasındaki sürtünmeyi arttırıp, yarığı derinleştirmesi sürpriz olmaz!
Erdoğan’ın Gül’e yakın isimleri Paralel Yapı’ içine alma tehdidine karşı, bazı Yüce Divan’ hamleleri gelebilir.
Not: Serbest kalmasına çok sevindiğim Can Dündar hapiste iken kendisini üzecek eleştirilerden kaçınmaya çalıştım, ancak çıktığına göre yazabilirim. İki konuda özeleştiri yapması gerektiğini düşünüyorum: Mustafa’ filmi ve 14 Nisan 2012 tarihli Milliyet’te, hapisteki askerlere hitaben yazdığı köşe yazısındaki “Ama dün burnundan kıl aldırmayan mağrurların, bugün mağdur rolü oynamasına cevabımız aynı: Başka Kapıya” sözleri için. Bu süreçte kendine destek veren Atatürkçülere, askerlere ve Cumhuriyet Gazetesi’nden uzaklaştırdıklarına da teşekkür ve özür borçlu olduğu kanısındayım.