9 Eylül Gazetesi, 14.02.2016
https://gazetedokuzeylul.com/?p=35357
CHP’de benzer olayların yaşanmaması için, Atatürk resmini kimin indirdiği konusundaki gelişmeleri tartışmakta ve eldeki verileri nesnel olarak değerlendirmekte yarar var.
Olayın merkezindeki CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın yaptığı yazılı açıklamada söyledikleri özetle şöyle:
“İki ay kadar önce Meclis’te üç milletvekiliyle özel bir sohbet sırasında, bir milletvekilinin, odasından Atatürk resmini kaldırdığını söyledim. Bunu Atatürk düşmanlığıyla yaptığını asla ifade etmedim. Bu konuşma, maalesef oradaki bir milletvekilimiz tarafından etik dışı bir biçimde basına taşınmıştır. Medyada konu çarpıtılarak, bu kişinin ben olduğum iddia edilmiş ve bu iddia sosyal medyadan hızla yaygınlaştırılmıştır. Basına çıkan ilk haberden 5 gün sonra; yani 19 Aralık 2015’de, saat 15.00’te Genel Başkanımızı ziyaret ettim. Kendisine Evet, bir arkadaşımız duvardan Atatürk resmini kaldırmıştı’ dedim. İsim sordu; vermek zorunda kaldım, Necati Yılmaz olduğunu söyledim.”
Nazlıaka açıklamasında ayrıca, Necati Yılmaz’ı odasında ziyaret ettiğinde yalnız olduklarını, arkasında Atatürk resminin olmadığını görünce niye kaldırdığını sorduğunu, Yılmaz’ın dışarı astığını söylediğini belirtiyor; yani şahit yok.
Sonraki süreçte, partiden bir açıklama gelmemesini, birçok milletvekilinin suçlanmasının izlenmesini ve sonunda hiç gereği yokken, komisyon kurulmasını eleştiren Nazlıaka, yönetimi önceden bilgilendirdiğinden, yeni bir polemik yaratmamak için susmuş ve Kılıçdaroğlu’na şu net soruları soruyor:
1-Bine yakın haber çıkmasına rağmen neden 50 gün beklediniz?
2-Neden derhal Necati Yılmaz ile beni yüzleştirmediniz?
3-Asıl yargılanması gereken, üç dakikalık konuşmayı çarpıtarak servis eden değil mi?
4-Üyelikten çıkarma ceza talebi, aşırı orantısız değil mi?
Bu soruları yanıtlamayan Kılıçdaroğlu, köşe yazısında Necati Yılmaz’a neden bugüne kadar sustuğunu soran Ahmet Hakan’ı aramış ve “Ankara Milletvekilimiz Necati Yılmaz, Atatürk posteriyle ilgili olarak hedef alınan isim olduğunu 29 Ocak’ta benden öğrendi” demiş.
Ya Nazlıaka, ya da Yılmaz doğru söylemiyor ve şahit olmadığına göre, kimin doğru söylediğini kanıtlamak güç. Kılıçdaroğlu yalanlamadığına göre, Nazlıaka’nın 19 Aralık’ta Kılıçdaroğlu’nu bilgilendirdiği doğru ve bu durumda Kılıçdaroğlu, Yılmaz’a suçlandığını, neden 40 gün sonra bildirdiğini açıklamalı. Nazlıaka’nın dört haklı sorusunu da yanıtlamak zorunda, tabii ki.
Yanıtlamazsa ne mi olur?
Süheyl Batum’un hukuk dışı yöntemle ihraç edilişi ile Birgül Ayman Güler, Emine Ülker Tarhan, Dilek Akagün Yılmaz, Canan Arıtman gibi kadın Atatürkçülerin partiden nasıl tek tek tasfiye edildikleri anımsanır.
Nazlıaka’nın “Komisyon kurulduğunda krize benim kurban edilmem kararı verilmişti” sözleri tartışılır ve şu iki soru sorulur:
1-Kocaman’ suçlarla itham edilenler, sorgulanmayıp Yardımcı’ yapılırken, Atatürkçülerin minik’ suçlar bahane edilerek tasfiye edilmeleri rastlantı mı?
2-Yeni kurban Nazlıaka mı?