Evet, mutlaka sandığa gitmeli ve oyumuzu Ekmeleddin İhsanoğlu’na vermeliyiz! Ancak bunu yaparken, Atatürk’ün her yaştaki biz gençlere verdiği birinci görevin “Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmak” olduğunu unutamamamız gerek.

Bu görevimiz; olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olsa, hile ile Ordu dağıtılsa; iktidarda bulunanlar aymazlık, sapkınlık ve dahası hainlik içinde bulunsa, dahası kişisel çıkarlarını, istilacıların siyasal istekleriyle birleştirse, hatta muhalefettekiler iktidardakilere ayak uydursa bile değişmez, değişmemeli!

Uyanık olmalıyız; sadece bize gösterileni değil, altta yatan hileleri öngörmeliyiz. Madem tarih tekerrürden ibaret, bugünkü olayları anlamak için geçmişe bakabiliriz. Çok uzaklaşmaya gerek yok,  Ergenekon ile başlayan sürece bir göz atalım! Bugünü dünle anlayıp, yarın için önlem alalım!

Ergenekon sürecinin ilk günlerinde ileride kendime hatırlatmak için, basılmamak üzere (o günlerde çok riskli idi) Bir taşla on iki kuş’ başlıklı bir yazı yazmış, vurulan kuş’ları şöyle sıralamıştım:

1-AKP’yi kapatma davası gündemden düşürüldü ve kapatılma olasılığı azaltıldı.

2-Başkanı gözaltına alınarak muhalefetteki en güçlü sivil toplum örgütü olan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin yara alması sağlandı. (Önceden Kanaltürk satın alınarak Biz kaç kişiyiz’ topluluğuna ağır hasar verilmişti.)

3-Atatürkçü aydınların korkması ve seslerini fazla çıkarmamaları sağlandı.

4-Üniversitelerin tatilde olduğu bir zamanlama ile halkın sokağa dökülmesi önlendi.

5-Belediye seçimleri öncesinde AKP oylarındaki erime durdu, belki yeniden artışa geçti.

6-Üniversiteleri ve yargıyı ele geçirme çabalarının ardından, ordunun yıpratılarak etkisiz hale getirilmesi çalışmaları hız kazandı.

7-Alt kademelerden başlayarak yıpratılamayan Ordu üst kademelerden yıpratılarak halkın gözündeki güvenilirliği azaltılmaya çalışıldı.

8-Eruygur ve Tolon Paşa’lar tutuklanarak askerin dokunulmaz’ olduğu yargısı sona erdirildi.

9-Özkök ve Örnek Paşa’lar kullanılarak üst düzey askerlerin arasına nifak tohumları ekildi.

10-Bazı kişiler gözaltına alınarak sağda, merkezde veya ulusalcı çizgide yeni parti kurma çalışmaları önlendi.

11-Sanal bir darbe senaryosu’ ile gerçek bir darbe olasılığı zayıflatıldı.

12-“Sizleri uzun süre içeri atmak için doğru dürüst gerekçelere gereksinimim yok, ayağınızı denk alın!” mesajı verildi.

Aradan sadece altı yıl geçmiş olmasına karşın Türkiye nereden nereye gelmiş, değil mi? Kapatılmak üzere olan AKP’nin genel başkanı şimdi cumhurbaşkanı adayı! Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Necdet Sezer’in atadığı bazı üyelerinin, nasıl olup da “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuştur ama kapatılmamalı, yönetmeye devam etmelidir” şeklinde bir karar verdiği muamması çözülürse birçok şey aydınlanır.

Gelelim cumhurbaşkanlığı seçimlerine! Doğru yanıtları bulmak için önce doğru soruları sormak gerek; çok soru var ama önemlilerini sorayım!

1-Bugünkü sistemle uyuşmayan cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi’ düşüncesi kime aittir ve neyi amaçlamaktadır?

2-Adaylardan hiçbirinin Gezi Ruhu’nu yansıtmaması rastlantı mı?

3-Bu anormal’ süreç Ergenekon, Balyoz, vb. süreçlerinin devamı olabilir mi?

4-Eğer öyle ise bu kez hangi kuşlar vurulmaya çalışılıyor.

Yanıtları size bırakıyorum!

Haftanın sözü: “Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.”  Mustafa Kemal Atatürk

Not: Paylaşırsanız sevinirim; çünkü yazılarım üç haftadır herhangi bir gazetede basılmıyor!