Evet, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vereceğim. İhsanoğlu’nun Erdoğan ile karşılaştırılmayacak düzeyde olumlu bazı niteliklere sahip olduğunu da kabul ediyorum!
Amaaa! Olağanüstü bir durum olmadıktan sonra (yeni kaset veya bilgilerin servis edilmesi, AKP’de bölünme gibi) büyük olasılıkla birinci, en geç ikinci turda Erdoğan’ın kazanacağını düşünüyorum; kızgınlığımın nedeni de bu. Önceden yazdıklarımın da arkasındayım, ancak seçilme şansı olan birini aday göstermediği için Kılıçdaroğlu ile hesaplaşmayı cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına erteliyorum!
İhsanoğlu’na oy vereceğim, ama oynanan oyunları anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım…
Çok gerilere gidelim ve Çinli komutan Sun-Tzu’nun 2 bin 500 yıl önce yazdığı Savaş Sanatı’ kitabına (Kastaş Yayınları) bir göz atalım!
“Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır” diyen SunTzu rakip bir devleti parçalayabilmek için şunları önerir:
“Rakip ülkelerin hakanlarının başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürmek ve zamanı geldiğinde kendi halkının onları hor görmesini sağlamak
Düşman halkın kendi aralarında olan uyuşmazlık ve kavgalarını yaymak
Adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanmak!”
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini bu ilkeler doğrultusunda inceleyelim!
Rakiplerimizin önündeki en büyük engel olan Ordu’, kurulan komplo’ ve operasyonlar’ ile zaten kıpırdayamaz’ duruma getirilmişti. Sıra, bir savaş halinde Başkomutan’ olacak Cumhurbaşkanının seçimi’ne gelince, Ulusalcı’ özelliklere sahip bir aday ile savaşmak göze alınmadı. Yılmaz Büyükerşen’ veya Mansur Yavaş’ gibi hem oy potansiyeli yüksek, hem de birleştirici’ bir aday yerine Ekmeleddin İhsanoğlu’ adı, sözde Ulusalcı’ ve sözde Halkçı’ olan iki partinin liderine dikte ettirildi. Emine Ülker Tarhan’ın dördüncü aday olması ise engellendi. Oysa Tarhan’ın adaylığı Erdoğan’ın ilk turda seçilmesini zorlaştıracak, İhsanoğlu’nun ikinci turda seçilme şansını arttıracaktı. Sonuçta seçimlere Ulusalcı’ olmayan iki aday ve Kürt Ulusalcısı’ bir adayla gidilmesi sağlandı ve olası bir Başkomutan’ın Ulusalcı’ olmaması garantiye alındı; yani Ordu’nun ardından Başkomutan’ işi de savaşmadan halledilmiş oldu.
Önemli bir kazanım da ayakta kalan en önemli düşman’ (!) olan vatanseverlerin ikiye bölünmesi oldu. Büyük grup “Erdoğan’ın sonu gelecek” masalına inanarak İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkan ve daha tehlikeli’ (!) olan küçük grubu “Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek” ile suçluyor. Erdoğan’ın büyük olasılıkla ilk turda seçilmesinin ardından bu küçük grup olanlardan sorumlu tutulacak ve yıllardır süren tehlikeli’ (!) Atatürkçülerin tasfiyesinde son aşama da gerçekleşmiş olacak!
Adi’ ve aşağılık’ kişilerin kimler olduğunu bulmayı ise size bırakıyorum!
Özetle, Erdoğan’ı son derece etkili kasetlerle bile delikten aşağı’ süpüremeyenlerin, Çankaya’ya yukarı ittirme’ operasyonu yaşadıklarımız! Atatürkçü ve ulusalcı vatanseverlere önerim, İhsanoğlu’na oy vermeleri, bunu açıklamaları, ama halka dönen oyunu anlatmaya çalışmaları… Ben bunu yapmaya çalışıyorum!
Haftanın sözü: “İç cephe, bütün halkın aynı düşünce ve inançla birlikte kurdukları cephedir. Dış cephe ise, ordumuzun düşman karşısındaki cephesidir. Dıştaki cephenin sarsılması, bozulması, çözülmesi, yenilmesi bir milleti, bir yurdu mahvedemez. Asıl önemli olan, yurdu temelinden yıkan ve halkını tutsak eden, iç cephenin düşmesidir.” Mustafa Kemal Atatürk (6 Mart 1922 TBMM gizli oturumu)