Orson Welles’in yıllar öncesinde seslendirdiği şarkıda, yaşlı ve bilge adam “Ben gençliğin ne demek olduğunu biliyorum, ancak sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilmiyorsun” diyordu.
   İnsanların yaşamlarının farklı dönemlerinde olaylara ve insanlara bakış biçimleri önemli değişkenlikler gösterir.
   Farklı dönemlerde olayların nasıl göründüğünü anlayabilmek için önce televizyonunuzu açın, ardından renk ayarını sonuna kadar kısıp, ekrandaki görüntünün siyah beyaz olmasını sağlayın.
   Kontrast ayarını sonuna kadar açtığınızda gri tonları azalıp siyah ve beyaz daha belirginleşir. Çocukluk ve gençlik çağlarında olaylar böyle görülür insanlara. Bir kişi veya olay ya çok iyi, ya da çok kötüdür.
   Sevinç de, hüzün de abartılı yaşanır. “Ya hep, ya hiç” görüşü hakimdir.
   Kontrast ayarını düşürdükçe gri tonları ortaya çıkar, siyah – beyaz farkı azalır, görüntü netleşir. Orta yaş ve bu döneme yakın yaş gruplarında önceden mükemmel kabul edilenlerin kusurları, berbat kabul edilenlerinse olumlu yönleri fark edilir.
   En büyük başarıyı ise kendindeki kusurları fark edip, düzeltmeye çalışanlar elde eder.
   Kontrast ayarı en düşük düzeye geldiğinde gri tonları o kadar artmıştır ki; görüntü silikleşmiş, netlik yaşlılığın son dönemlerinde olduğu gibi kaybolmuştur. Tabii ki televizyondan televizyona farklar vardır. Kalitesi yüksek olanlar daha net görüntü sağlar. Gri tonları da bazılarında çabuk, bazılarında geç belirir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi.
   Şarkıdaki bilge adam uyum için gerekli sentezi şöyle ifade ediyordu:
   “… bu nedenle arkadaşım, gel birlikte müzik yapalım. Ben eskilerden çalarken, sen de bana yenileri söyle…”