Haber Ekspres 30.03.2014
http://www.haberekspres.com.tr/prof-dr-pekunlu-ve-adalet-makale,2245.html
Türkiye’de hukukun ve yükseköğretimin ne duruma geldiğini göstermesi açısından Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü’nün yaşadıklarını irdelemekte yarar var. Seçim yasaklarını fırsat bilerek, uzun zamandır yoğun gündem nedeniyle ele alamadığım bu konuyu, Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu’nun yazdıklarından aktarmak istiyorum.
Olay, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümü öğretim üyesi Prof. Pekünlü’nün derslere türbanla gelen bazı öğrenciler hakkında tutanak tutması ve tutanağı kanıtlamak amacı ile fotoğraflarını çekmesi ile başlıyor.
Bir matematik bölümü öğrencisinin, eğitim ve öğretim hakkının engellendiği iddiasıyla, 2011 yılında açtığı davada İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, takdiren ve suç kastının yoğunluğu gerekçesiyle Prof. Pekünlü’yü 13.09.2012’de 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıyor.
Bu kararı Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi, 23.7.2013 tarihinde bir üyenin karşı oyu ve oy çokluğu ile onuyor. Karşı oyun gerekçesi Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün Anayasa Mahkemesi kararına uygun olan genelgesine dayanıyor.
Kesinleşen kararın temeli olan eylemler, öğrenci hakkında tutanak düzenlemek ve tutanağı kanıtlamak amacı ile fotoğrafını çekmek; eylemlerin suç oluşturması ve ceza yaptırımı ise, Türk Ceza Kanunu’nun 112’inci maddesi! Özetle Mahkeme, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla eğitim ve öğretimin engellendiğine karar vermiş…
Bu tespitleri yapan Kanadoğlu, olayı, suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ışığı altında irdelemeye iki soru sorarak başlamış:
“1- Eylemlerde cebir ve tehdit söz konusu olmadığına göre, hukuka aykırı bir davranış olarak kabulü olanaklı mıdır?
2- Eylemlerde hükümlünün suç işleme genel kastı var mıdır?
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yüksek öğretimde kıyafet kullanılmasına ilişkin 1989 ve 1991 tarihli kararları ile 1998, 2001 ve 2008 yıllarında verdiği parti kapatma davalarındaki tespit ve kabulü, 2008 yılında Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikleri iptal eden kararı; türban olarak tanımlanan örtünün, dinsel bir simge olduğu ve Anayasanın temelini oluşturan laiklik ilkesine aykırılık oluşturduğu yolundadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Refah Partisi’nin kapatma sonucu yaptığı başvuru üzerine aldığı karar ve bireysel hak ihlali tespitleri için yapılan taleplerle ilgili kararları, Türkiye’deki uygulamaların hak ihlali olmadığı yönündedir.
Anayasa’nın 153. Maddesine göre; AYM Kararları, yasama yürütme yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri, öncelikle de AYM’yi bağlar.”
Bu saptamaları yapan Kanadoğlu, AYM’nin ve AİHM’nin kararlarına bağlı kalınması ilkesinin göz ardı edildiğini; Prof. Pekünlü’nün adil yargılanma hakkı ile suç ve cezanın kanuniliği ilkesinin yok sayıldığını söylüyor. Özellikle, derece mahkemesi kararının tespit ve sonuçlarının, adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içerdiğini belirten Kanadoğlu; eğer bir suç varsa, bunun AYM kararlarını bir genelgeyle uygulanmadan kaldıran YÖK Başkanı’na ve olup bitene sessiz kalan siyaset adamlarına ait olduğunu bildirmiş.
Adalet umudunun, artık ne yazık ki Türk yargısında değil, AİHM’de olduğunu; Türkiye’de zor yetişen onurlu, ilkeli, gerçek bir bilim adamının ve adalet duygusunun, dini siyasete alet edenlere kurban edildiğini söyleyen Sayın Kanadoğlu’na katılıyor; kendisine “Fahri Doktora” unvanı veren Celal Bayar Üniversitesi Senatosu’na rektör vekili olarak başkanlık etmiş olmaktan gurur duyuyorum.
Unutmayalım, hukuk bir gün herkese gerekli olabilir…
Haftanın Sözü: “Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman daha iyidir.” Mahatma Gandhi